Şiilik

bilgipedi.com.tr sitesinden

Şîʿa İslamı veya Şîʿîlik, İslam'ın ikinci en büyük koludur. İslam peygamberi Muhammed'in Ali b. Ebî Tâlib'i halefi (halîfe) ve kendisinden sonra imam (ruhani ve siyasi lider) olarak tayin ettiğini, ancak Muhammed'in diğer bazı sahabelerinin (sahâbe) Sakife'de yaptığı seçim sonucunda Muhammed'in Müslümanların lideri olarak yerine geçmesinin engellendiğini savunur. Bu görüş öncelikle, taraftarları Muhammed'in ölümünden önce bir halef tayin etmediğine inanan ve Sakife'de bir grup kıdemli Müslüman tarafından halife olarak atanan Ebû Bekir'i Muhammed'den sonraki ilk hakiki (raşidûn) halife olarak gören Sünnî İslam'ın görüşüyle çelişir. Şîʿa İslam'ının taraftarları Şîʿa Müslümanları, Şîʿîler ya da sadece Şîʿa veya Şîa olarak adlandırılır.

Şîʿa İslam'ı, Muhammed'in Gadir Humm'daki bildirisine ilişkin bir hadis rivayetine dayanmaktadır. Şîʿa Müslümanları, Muhammed'in kuzeni ve damadı olan Ali ibn Ebî Tâlib'in İslam'ın ruhani ve siyasi lideri olarak Muhammed'in halefi olması gerektiğine inanmaktadır. Bu inanç daha sonra İmamet kavramına, Muhammed'in soyundan gelen belirli kişilerin, Ehl-i Beyt'in, Şîʿa Müslümanlarının Müslüman toplumu üzerinde özel ruhani ve siyasi otoriteye sahip olduklarına inandıkları haklı yöneticiler veya İmamlar olduğu fikrine dönüşmüştür. Birçok Şîʿa alt mezhebi olmasına rağmen, modern Şîʿa İslam'ı iki ana gruba ayrılmıştır: İkiciler ve İsmâilîler; İkiciler Şîʿa Müslümanları arasında en büyük ve en etkili gruptur.

Şîʿa İslamı, İslam'ın ikinci büyük koludur ve tüm Müslümanların %10-15'i tarafından takip edilmektedir. Twelver Şîʿîliği, Şîʿa İslam'ının en büyük koludur ve tüm Şîʿa Müslümanlarının yaklaşık %85'ini oluşturur.

Şiîlik veya Şia (Arapçaاَلشِّيعَة eş-Şia, Farsçaشِیعَه Şia), Ali ile birlikte onun soyundan gelen imamların günahsızlığına, yanılmazlığına ve bizzat Allah tarafından halife olarak seçildiğine inanan İslâm mezhebi. Sünnilikten sonra gelen ikinci geniş nüfusa sahip mezheptir ve İslam dünyası içerisinde %10-15'lik bir kısmı oluşturur. Şiîlik sözcüğü, Câferîlik ile eş anlamlı olarak kullanılabilmekteyse de Şiîlik veya Şiâ, hilâfet veya imamet sorununda tarihsel olarak "Ali'ye yandaş olan kişiler" anlamına gelmektedir. Başlangıç dönemindeki bu ayrılık, daha sonraki devirlerde kendi kavramsal ve teolojik alt yapısını oluşturarak mezhepleşmiştir.

Etimoloji

"Şia" terimi "takipçiler" veya "izdeşler" anlamına gelen Arapça شيعة kelimesinden gelmektedir. Tarihteki kullanım "Şiât-u Ali", yani "Ali'nin takipçileri" anlamına gelen شيعة علي ifadesinin kısaltılmış formudur. Sünnî kaynaklar, bu terimin Muhammed'in ölümünü takip eden yıllarda kullanılmaya başlandığına, Şiiler ise daha önce de kullanıldığına inanırlar.

Şiî İslam inancında Ali'nin çok özel bir yeri vardır. Şii amentüsünde bulunan imamet anlayışına göre İslam peygamberi Muhammed öldükten sonra onun yerine imam/halife olması gereken kişi Ali'dir ve imamet Ali'nin soyundan devam eder.

Kolları

Şiilik akımı değişik fikirler barındırmaktadır. Ortak noktaları, Muhammed'in ölümünün sonrasında imamet veya halifelik makamının Ali ile başlamak üzere O’nun soyundan gelen insanlara ait olduğunu kabul etmektir.

Şiiliğin dalları.

Şiiler arasında İmamet hakkında farklı görüşler var oluuğundan Şiilik genel olarak üç kategoriye ayrılmaktadır:

Zeyd’îyye (Beşçiler)

Zeydîler, Muhammed'den sonra İmamların sıralamasının şu şekilde olduğuna inanırlar: Ali el-Mûrtezâ, Hasan bin Ali, Hüseyin bin Ali, Ali bin Hüseyin (Ali Zeyn el-Âb’ı-Dîn), Zeyd bin Ali.

Daylam ve Taberistan bölgesinde 864 yılından 928 yılına kadar hüküm süren Alavîler adındaki devlet, tarihte kurulmuş olan ilk Zeydî devletidir. Tarihte değişik Zeydî inançları ortaya çıkmıştır. Günümüzde Zeydîler en yoğun olarak Yemen'de yaşamaktadırlar.

İsmâ‘il’îyye (Yediciler)

İsmâ‘ilîler'e göre, İmâmet sıralaması şöyledir: Ali el-Mûrtezâ, Hasan bin Ali (Nizârîler'e göre İmâm değildir), Hüseyin bin Ali, Ali bin Hüseyin (Ali Zeyn el-Âb’ı-Dîn), Muhammed el-Bakır, Cafer es-Sadık, İsmâil bin Câ'fer el-Mûbarek, Muhammed bin İsmâ‘îl eş-Şâkir.

İsmâ‘ilîler'in "İmâmet" konusunda değişik inanca sahip farklı kolları ve inanç grupları vardır. Yediciler ve Karmatiler'e göre İsmâil bin Câ'fer el-Mûbarek'in son imâm olduğuna inanılırken Mustali fıkhında Yirmibirinci İmâm olan "Et-Tâyyîb Ebû’l-Kâsım" gayba hâlinde saklanan son imâmdır. Nizârîler olarak bilinen İsmâilî grupları ise imâmetin İsmâil bin Câ'fer el-Mûbarek'in soyundan gelen kişiler ile günümüze kadar devam ettiğine inanırlar. Tarihte Fâtımîler ilk İsmâilî devletidir. İsmâ‘ilîler, Safevîler dönemine kadar dünya Şiiliğinin çoğunluğunu oluşturmaktaydı. Günümüzde İsmailîler sayıları çok fazla olmamakla birlikte özellikle Hindistan, Pakistan, İran, Afganistan, Tacikistan coğrafyalarında ve Suriye'de yaşamaktadırlar.

İsnâaşeriyye (Onikiciler) ve On İki İmâm

Onikiciler'e göre İmâmet sıralaması şöyledir: Ali el-Mûrtezâ, Hasan bin Ali, Hüseyin bin Ali, Ali bin Hüseyin (Ali Zeyn el-Âb’ı-Dîn), Muhammed el-Bakır, Cafer es-Sadık, Musa el-Kâzım, Ali er-Rıza, Muhammed el-Cevâd, Ali Naki, Hasan el-Askerî, Muhammed Mehdi.

Onikiciler, Safevîler döneminden beri Şiiler arasında çoğunluktadırlar. Onikici olan birçok inanç bulunmaktadır. Bunların en yaygını Câferîlik mezhebidir. Bunun dışında Nusayrîlik, Anadolu Aleviliği, Bektaşîlik, Ehl-i Hak, Malang, Nurbakşî tarikatı gibi inanışlar da Onikicidir. Ama Câferîler, Câferîlik mezhebinden başka hiçbir mezhebin Şiî olduğunu kabul etmez. Diğer on ikici inanışların ve yedici inanışların İslâm dışı olduğuna inanır. Şiî mezhebi olan Zeydî Mezhebi'ni Müslüman saymakla beraber "hak" bir mezhep olmadığına inanırlar.

Oturanlar: Hasan, Ali ve Hüseyin, sağı ve solunda ayakta kalan ise Kerbela Hadisesi'nde ölen Abbas bin Ali (Kaçar dönemi hat sanatı eseri, 19. yüzyıl)

On İki İmam

  1. Ali bin Ebu Tâlib (600–661), "Emir ül-Mü'minin" olarak da bilinir
  2. Hasan bin Ali (625–669), Hasan al Mücteba olarak da bilinir.
  3. Hüseyin bin Ali (626–680), Husayn al Şehid, Şah Hüseyin veya Husayn al Şaheda olarak da bilinir.
  4. Ali bin Hüseyin (658–713), Ali Zeynel Âbidin olarak da bilinir.
  5. Muhammed bin Ali (676–743), Muhammed el-Bakır olarak da bilinir.
  6. Cafer bin Muhammed (703–765), Cafer-i Sadık olarak da bilinir.
  7. Musa bin Cafer (745–799), Musa el-Kâzım olarak da bilinir.
  8. Ali bin Musa (765–818), Ali er-Rıza olarak da bilinir.
  9. Muhammed bin Ali (810–835), Muhammad el-Cevad veya Takî olarak da bilinir.
  10. Ali bin Muhammed (827–868), Ali Naki veya El-Hâdî olarak da bilinir.
  11. Hasan bin Ali (846–874), Hasan el-Askerî olarak da bilinir.
  12. Muhammed bin Hasan, Muhammed Mehdî olarak da bilinir. Şiî inancına göre çocuk yaşından beri hâlen kayıp olup (gaiba) Kıyamet yaklaşınca ortaya çıkacaktır.

Onikicilerin en yaygın mezhebi Câferîliğin öğretisi

İman'ın Şartları (Usûl el-Dîn)

  • Tevhid: Allah´ın birliği
  • Adalet: Allah´ın adil oluşu
  • Nübüvvet: Allah´ın tüm insanlığa dini öğretmek için mükemmel ve yanılmaz 124.000 peygamber atadığı.
  • İmamet (Liderlik): Allah´ın insanlığa rehberlik edecek belirli liderler (12 Masum İmam) atadığı
  • Mead (Kıyamet, Hüküm Günü): Allah´ın Kıyamet Günü insanları dirilteceği, mizan, hesap, sırat, Cennet, Cehennem'in hak olduğu inancı.

İslam'ın Şartları (Furû el-Dîn)

  • Namaz: Günde beş kez ezan ile icra edilen ibâdet
  • Oruç: Ramazan ayında oruç tutmak. Şiiîik'te günbatımı, Güneş'in tam batımı anlamına geldiği için Sünnîlerinkine göre iftar vakti bir miktar gecikir.
  • Hac: Mekke'de, Kâbe bölgesinde hac ibadetinin gereklerini yerine getirmek. Şiîlere göre hac, sadece Kâbe'ye yapılır. Şiîlik'te hac bittikten sonra Medine'deki Muhammed'in ve imamların mezarları ziyaret edilir. Bunun dışında Necef'teki Ali Türbesi ve Kerbelâ'daki Hüseyin Türbesi, Onikicilik'te Meşhed'deki İmam Ali Rıza Türbesi gibi türbeler ziyaret edilir. Ancak Şiîlik'te, "hac vazifesi yerine getirildikten sonra Peygamberin ve İmâmların kabirleri de ziyaret edilmelidir" diye bir şart yoktur. Şiîler, Peygamber'in veya imamların kabirlerine yapılacak olan ziyarete de hac demezler.
  • Zekât: Fakirlere dağıtılmak üzere belirli gelir grubuna sahip insanların gelirinden yaptığı yardım.
  • Hums: Gelir ve ganimet mallarının beşte birini belirlenen yerlere vermek, mesela fakirlere ve seyyidlerin fakirlerine vermek.
  • Cihad: Allah adına mücadele etmek. Cihad iki türlüdür. İlki insanın yaşamının her aşamasında iyiyi yerine getirmek adına nefsiyle verdiğidir ki buna "Büyük Cihad" denir. İkincisi de "Küçük Cihad" denilen kişinin dışında olan kötülüklerle mücadelesidir.
  • Emr-i Bil Maruf: İyiliği emretmek,
  • Nehyi Anil Münker: Kötülükten sakındırmak,
  • Tevellâ: Ehl-i Beyti ve onların takipçilerini sevmek,
  • Teberrâ: Ehl-i Beyt'in düşmanlarından kişinin tüm ilişkisini kesmesi.
12 İmam'ın (İmam Ali'nin soyundan gelenler) isimleri Arapça Ali isminin kaligrafik formunda yazılmıştır: علي

Twelver doktrini beş ilkeye dayanır. Usul ad-Din olarak bilinen bu beş ilke aşağıdaki gibidir:

  1. Tektanrıcılık: Tanrı tek ve eşsizdir;
  2. Adalet: ahlak, adalet ve hakkaniyete dayalı ahlaki doğruluk kavramı ve bu ahlak kurallarının ihlalinin cezalandırılması;
  3. Peygamberlik: Tanrı'nın insanlığa rehberlik etmek üzere elçiler ya da peygamberler gönderdiği kurum;
  4. Liderlik: Peygamberlik kurumunun yerine geçen ilahi bir kurumdur. Atanmışları (İmamlar) ilahi olarak tayin edilmiştir;
  5. Diriliş ve Son Yargı: Tanrı'nın insanlığı nihai değerlendirmesi.

Daha spesifik olarak, bu prensipler Twelver Şîası'na göre Usulü'l-Medhhab (İslam'ın Şîa kolunun prensipleri) olarak bilinir ve bir kişinin Müslüman olması için gereken prensipler olan Daruriyat al-Din'den ("Dinin Gereklilikleri") farklıdır. Daruriyetü'd-Din, bir kişinin Müslüman olarak tanınması için bir gereklilik olmadığından, liderliği (İmamet) içermez. Bununla birlikte, Ayetullah Ebu'l Kasım el-Hoyi gibi Twelver alimlerine göre bu kategori Allah'a, peygamberliğe, Kıyamet Günü'ne ve diğer "gerekliliklere" (meleklere inanmak gibi) inanmayı içerir. Bu bağlamda, On İki Şîa bir yandan İslam'ın temel ilkelerine, diğer yandan da özellikle imamet gibi Şîî doktrinlere inanma açısından bir ayrım yapmaktadır.

Câferîlikte sünnet ve hadis anlayışı

Câferîler, Sünnîlerden farklı olarak sadece imamlar yoluyla nakledilen ve kendilerince peygamberin "gerçek" sünneti olarak tanımlanan sünneti takip ettiklerini ifade ederler.

İmam Ali'nin türbesi (Necef, Irak)

Câferîlik ve Sünnîliğin kayıtlı şifahi gelenek olan hadislere farklı yaklaşımları ile her iki grubun farklı hadis külliyatları oluşmuştur. Câferî inancına göre Şiîlik ve Sünnîlik arasındaki ayrılma, peygamberin ölümüyle bir kısım Müslümanların Ali'nin önderliğini (hilâfet) benimserken diğerlerinin güçlü bir şekilde Ebû Bekir'i desteklemesiyle başlamıştır. Şiîler, Ali'ye hilâfetin Gâdir-i Hum'da verildiğine ve bu olayın güvenilir kaynaklarda bulunduğuna inanmaktadırlar.

Şeriat veya İslam hukuku kısmen hadise dayalı olduğundan Câferiyye Şiiliği Sünnî hâdis kaynaklarından bazılarını reddederken Sünnîliğin de Şiî hadis kaynaklarından bazılarını reddetmesi, her iki grubun şeriat anlayışlarında farklılıklar doğmasına neden olmuştur.

Yine Caferîlerde Sünnîlikte reddedilen ve İslam'ın ilk zamanlarında uygulandığı hâlde daha sonra İslam peygamberi Muhammed tarafından tümüyle uygulamadan kaldırıldığına ve yasaklandığına inanılan mut'a nikâhını uygulanmaya devam etmektedir. Câferîler, bunun Ömer bin Hattâb tarafından kaldırıldığını ve peygamber zamanında kabul görülen bir şeyin kaldırılmasının uygun olmadığına inanırlar. Bu inanışa göre peygamberin doğru gördüğü Kıyamet’e kadar doğru, yanlış gördüğü ise Kıyamet’e kadar yanlıştır.

Câferîlikte sünnet, Muhammed'den aktarılan sözlü gelenek olduğu kadar imamlardan aktarılanları da kapsamaktadır. Tabatâî'ye göre "Şia dünyasında en güvenilen ve benimsenen hadis" külliyatı içeriğinde dört bin hadis bulunduran Kuleynî'nin "Al-Kâfî"’sidir. Şiîlerin güvenilir kabul ettiği diğer hadis kaynakları ise

  • İbn-i Babeveyh el-Kummî’nin "Men Lâ Yehduruhül Fakîh" (Bir Fakihin Ortaya Koyduğu Şeyler)
  • Ebu Câfer et-Tûsî'nin "El-İstibsar" ve "Tehzib'ul Ahkâm" kitaplarıdır.

Şiîler, diğer dinî konularda ve hadis konusunda zengin kaynaklara sahiptirler. Fakat bunların çoğu diğer mezheplerce çok fazla dikkate alınmazlar.

Câferî Şiîliğinde önemli günler

Şîʿa Müslümanları aşağıdaki yıllık bayramları kutlar:

  • Ramazan ayı boyunca tutulan orucun sona erdiği Ramazan Bayramı
  • Haccın veya Mekke'ye yapılan hac ziyaretinin sona erdiği Kurban Bayramı
  • Muhammed'in Ali'nin İmamlığını kalabalık bir Müslüman topluluğu önünde ilan ettiği Gadir Hum'un yıldönümü olan Gadir Bayramı. Gadir Bayramı Zilhicce ayının 18'inde kutlanır.
  • Şii Müslümanlar için Muharrem Matemi ve Aşure Günü, Hasan'ın kardeşi ve Muhammed'in torunu olan ve Kerbela'da (orta Irak) Yezid ibn Muaviye tarafından öldürülen Hüseyin ibn Ali'nin şehit edilmesini anar. Aşure, Muharrem ayının 10'unda gerçekleşen derin bir yas günüdür.
  • Erbain, Hüseyin ibn Ali'nin evindeki kadınların ve çocukların çektiği acıları anar. Hüseyin öldürüldükten sonra, Kerbela'dan (orta Irak) Şaam'a (Şam, Suriye) kadar çölde yürütüldüler. Birçok çocuk (bazıları doğrudan Muhammed'in torunlarıydı) yol boyunca susuzluktan ve maruziyetten öldü. Erbain, Aşura'dan 40 gün sonra Safer ayının 20'sinde gerçekleşir.
  • Mevlid, Muhammed'in doğum tarihi. Muhammed'in doğum ya da ölüm günü olarak Rebiülevvel ayının 12'sini kutlayan Sünnî Müslümanların aksine (çünkü hem doğumunun hem de ölümünün bu haftada gerçekleştiğini iddia ederler), Şîʿa Müslümanları Muhammed'in doğum gününü ayın 17'sinde kutlarlar ki bu da 6. Şîʿî İmam Cafer Sâdık'ın doğum tarihine denk gelir.
  • Fâtıma'nın doğum günü 20 Cemâziye't-Tânî'dir. Bu gün aynı zamanda "kadınlar ve anneler günü" olarak da kabul edilir.
  • Ali'nin doğum günü 13 Receb'dir.
  • Şaban ayının ortası, 12. ve son On İki İmam olan Muhammed el-Mehdi'nin doğum günüdür. Şii Müslümanlar tarafından Şaban ayının 15'inde kutlanır.
  • Kadir Gecesi, Kur'an'ın vahyedildiği gecenin yıldönümüdür.
  • Mubahile Bayramı, Ehl-i Beyt (Muhammed'in ev halkı) ile Necran'dan gelen bir Hristiyan heyeti arasındaki buluşmayı kutlar. El-Mübahile Zilhicce ayının 24'ünde düzenlenir.

Sünnîlik ile Şiîliğin ayrılışı

Alevilikte ve Şiilik'te önemli bir yere sahip olan Zülfikar isimli kılıcın temsîlî bir resmi.

Sünnî ve Şiî ayrımı İslam peygamberi Ebû’l-Kâsım Muhammed ibn ʿAbd Allâh ibn ʿAbd’ûl-Muttâlib'in 632 tarihinde vefatıyla birlikte başlamıştır. Yaşadığı sürece dinî rehberliğin yanı sıra siyâsî önder vasfını da kendisinde bulunduran Muhammed’in artık hayatta olmayışı, Müslüman toplumu yeni önderin kim olacağı sorusuyla karşı karşıya bırakmıştı. Sakife denilen yerde toplanan bir grup Müslüman, hilâfete Ebu Bekir'i seçmiş, daha sonra “Şiat‘ü Ali” olarak adlandırılacak olan Ali taraftarı bir grup Müslüman da Muhammed'in damadı olan Ali'nin bu göreve daha layık olduğunu ve Ebu Bekir'i seçen grubun hak yoldan saptığını düşünmüştür. Dahası Ebu Bekir'in halifeliği Ali'nin elinden Fatıma'nın evinin basılması ve yakılması ile zorla aldığını iddia ederler.

Peygamberin ölümü üzerinden yaklaşık otuz yıl geçtikten sonra İslam toplumu ilk iç savaşı yaşamıştır. Bu savaş, Müslümanların Emevî taraftarları, Ali taraftarları ve Hâricîler olarak bölünmesine yol açmıştır. Sünnî yaklaşım:

  • Sünnîler ve Sünnîlik - Sünnîler ilk dört halifenin (Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali) Kur'an ve Sünnet'e uygun hak yöneticiler olduğuna, ancak sonradan gelen ve artık saltanata dönüşmüş olan halifeliğin öncekilerin standartlarına uymadığına inandılar. Ancak Sünnî ulemaya göre Müslümanların sonradan gelen otoritelere de itaat etmeleri, iç savaş ve fitnelerden uzak durmaları gerekliydi.

Miras sorunu

Muhammed'in dul eşlerinin yanı sıra Ali ve Fatıma'nın da, Ebu Bekir'in hilafetinden hoşnutsuz olmalarının bir başka nedeni daha vardı. Muhammed öldüğünde geride önemli mal varlığı bırakmadı. Nitekim ondan geriye ne altın, ne gümüş cinsinden bir para, ne bir köle veya câriye, ne de koyun veya deve gibi hayvanlar kalmıştı. Her ne kadar kendisinden geriye bir takım arazilerin veya malların kaldığı nakledilmişse de güvenilir kaynaklarda zikredilen hadisler ve diğer nakiller, Peygamber'in miras bırakmadığını ve kendisinden sonra kalan malların sadaka olarak dağıtılacağını ya da devlet hazinesine nakledileceğini haber vermektedir. Yine de bazı hususlarda anlaşmazlıkların yaşandığı rivâyet edilmiştir. Bunların en meşhuru tartışmaların da odağında olan Fedek Arazisi'dir.

Ebu Bekir'e göre bu mal ve arazilerin gelirinden Peygamber halka yardımlarda bulunuyordu ve dolayısıyla devlete aitti. Ayrıca onun görüşüne göre peygamberler miras bırakmazdı. Ali ise "Muhammed'e gelen veraset ile ilgili vahiylerin Peygamber'in mirasını da kapsadığını iddia ederek bu duruma karşı çıkıyordu. Zîrâ Kur'an'da ölen bir kişinin mirasının nasıl pay edileceği izah edilmektedir. Şiîlere göre Ebu Bekir Muhammed'in dul eşlerine devletten maaş bağlamış, ancak Muhammed'in kanından olan Ali, Fatıma ve İbn Abbas'a o kadarını bile vermemiş ve Ali'nin etki ve nüfuzunu kırmak için bu Fedek Hurmalığı'nın gasp etmişti.

Eşi Fatıma'nın ölümünden sonra Ali, Fatıma'nın Muhammed’in mirasından payını almak için tekrar başvurduysa da başvurusu aynı nedenlerle bir kez daha reddedildi. Bununla birlikte Ebu Bekir'den halifeliği devralan Ömer, Medine'deki arazileri Muhammed'in kabilesi Haşimoğulları adına Ali ve Abbas'a verdi; Hayber ve Fedek Arazisi'ni ise devlet malı saydı.. Şiî kaynaklara göre bu durum Muhammed'in soyundan olanlara (Ehl-i Beyt), baskıcı halifeler tarafından yapılan haksızlıkların bir başka örneğidir.

Şiîlik ile Sünnîlik arasındaki anlayış ve uygulama farkları

  • Şiîler, Muhammed'den sonra Hilâfet'in Ali ve soyuna ait olduğunu savunur ve Sünnîlerin meşrû ve dince makbul kabul ettikleri ilk üç halife (Ebu Bekir, Ömer ve Osman'ın) hilafeti Ali'den gasp ettiklerine inanırlar. Yezid'in babası Muaviye konusunda da benzer bir durum söz konusudur; Şiîler, Yezid hakkındaki görüşlerin benzerini Ali'nin hilafetine karşı çıktığı için Muaviye için de sürdürürler, ancak Sünnîler Muaviye'nin bir "içtihad" yaptığını ve içtihadında yanılsa bile Kur'an'ın vahiy kâtibi ve Peygamber'in sahabesinden olduğu gerekçesiyle hakkında kötü ifadede bulunmaktan kaçınırlar. Şiîler ise Muaviye'nin Peygamber'in sahabesinden olmasının daha sonra yaptığı çirkinlikleri örtemeyeceğini ifade ederler.
  • Siyâsî iktidar ve emir sahiplerine itaat: Sünnîlere göre iktidar bir soy meselesi değil, ümmetin kendi içinde istişare ile çözeceği siyâsî bir konu olarak görülür ve genellikle "devlet başkanına itaat" kültürü hâkimdir. Sünnîlere göre Peygamber ve akabinden gelen râşid halîfeler hem devlet başkanı hem de imam yani yönetici idiler. Onlardan sonra bu görevlerin ayrıldığından söz edilebilir. Şiîlerde ise iktidar, inanç meselesidir ve meşrû siyâsî lider aynı zamanda ruhânî liderliği de elinde bulunduran Ali ve soyundan gelen imamlara aittir. Câferî Şiasında Kıyamet'e kadar gizli kalan Mehdî dahil On İki İmamın günahsız olduğuna, "vahyi alma" hariç, "günahsızlık" ve benzeri konularda peygamberlere benzediğine inanılır.
  • Küçük yaşta gaip (saklı) olan 12. imamın ölmediğine ve hâlen hayatta olup kurtarıcı (mehdî) olarak tekrar geri döneceğine inanırlar.
  • Şiîler, tehlike ânında inancı saklamanın (takiyye) câiz olduğuna inanırlar.
  • Mut’a nikâhının (belirli bir süreyle sınırlandırılmış evlilik) Sünnîlerin kabullenmemesinin aksine dinen uygun (caiz) olduğuna inanırlar. Şiîlere göre bunun Peygamber zamanında yapılması uygun görülmüş, Kur'an'da da onaylanmıştır.

Ali'nin ölümü üzerine büyük oğlu Hasan Kufe Müslümanlarının lideri olmuş ve Kufe Müslümanları ile Muaviye'nin ordusu arasında yaşanan bir dizi çatışmanın ardından Hasan, halifeliği Muaviye'ye bırakmayı ve Müslümanlar arasında barışı sağlamayı belirli şartlar altında kabul etmiştir:

  1. Örneğin namazlarda Ali'nin alenen lanetlenmesi uygulamasından vazgeçilmelidir.
  2. Muaviye vergi parasını kendi özel ihtiyaçları için kullanmamalıydı
  3. Barış olmalı ve Hasan'ın takipçilerine güvenlik ve hakları verilmelidir
  4. Muaviye Emirü'l-Mü'minin ("inananların komutanı") unvanını asla benimsemeyecektir
  5. Muaviye herhangi bir halef tayin etmeyecek

Hasan daha sonra Medine'ye çekildi ve MS 670'te halifeliği oğlu Yezid'e devretmek isteyen ve Hasan'ı bir engel olarak gören Muaviye'nin gizlice iletişime geçmesinin ardından karısı Câde bint el-Eş'as ibn Kays tarafından zehirlendi.

Alevîlik ve Şiîlik

Alevîlerin büyük çoğunluğu kendini Şiî olarak tanımlamamaktadır, aynı zamanda bâzı Alevîler arasında Alevîliğin İslâmiyetdışı bir inanış olduğunu savunan Alevîler de bulunmaktadır. Alevîlerin çoğunluğu ise Alevîliği İslâmiyet içerisindeki bir mezhep ya da tasavvufî yorum olarak kabul etmektedir. Bununla birlikte Batılı kaynaklarda Alevîlik, genellikle bir Şiî inancı olarak ya da Türk veya Osmanlı Şiiliği olarak tanımlanır.

Türkiye'de Şiîlik teriminin Câferîlik mezhebi ile eş anlamlı kullanılmasından dolayı Alevîlerin bir kısmı doğal olarak kendilerini Şiî saymazlar. Fakat Alevîlerin en kutsal eserlerinden olan Buyruk'ta Şiî sözcüğünün "Ali yandaşı" veya "Ali yolcusu" şeklinde bir tanımlaması mevcuttur. Alevîlere benzerlik gösteren inanış grupları ise Şiîlik terimini Türkiye dışında var olan Şiî tâifesine uygun olarak "Ali yandaşlığı" olarak tanımlar ve dolayısıyla kendilerini de Şiî olarak görürler (İran Ehl-i Hakları, Suriye Nusayrîleri, Arnavut Bektâşîliği ve Nizârî İsmâilîlik bunun örnekleridir).

Türkiye ve Suriye'de yaşayan Alevîler, bu ülkelerdeki Şiî nüfusun çoğunu oluştururlar. Türkiye'de heterodoks Şiî olarak tanımlanan Alevîlerin yanı sıra bâzı yerleşim birimlerinde ortodoks Şiîler de yaşamaktadır.

Şiî tarikat ve mezhepler

Dörtçüler

  • Keysanîlik (Dörtçüler): Mehdî kavramını ortaya atarak ilk defa İmam unvanını kullanan; Ali bin Ebu Tâlib'den sonra sırası ile Hasan bin Ali, Hüseyin bin Ali ve dördüncü İmâm olarak da Ali bin Hüseyin (Zeyn el-Âb-ı Dîn)’in yerine Ali bin Ebu Tâlib’in Bânû Hânife Kâbilesi mensûbu Havlet bint Câ'fer’den olan oğlu Muhammed bin el-Hânifîyye'nin imamlık ve Mehdîliğini kabullenen; temelleri El-Mukhtar bin Ebû ʿUbeydullah el-Tâifî tarafından atılan ve daha sonra da kendi içlerinden Abbâsîler Hâlifeliği’ni çıkaran ghulât (köktendinci) mezhep.
    • Berberîcilik: Muhammed bin el-Hânifîyye’yi tanrısallaştıran ve Hamza ibn ʿUmara el-Berberî'nin Peygamber olduğuna inananların mezhebi;
    • Hâşimîlik (Dörtçüler): Muhammed bin el-Hânifîyye’nin ölümünü kabullenerek en büyük oğlu Ebu Hâşim'i halef olarak kabul edenlerin mezhebi;
    • Karibîlik / Kuraybîlik (Dörtçüler): Adını imâm Ebu Karib/Kurayb el-Darir’den alan, Muhammed bin el-Hânifîyye’nin ölmediği, ama saklandığı ve bir gün adalet dağıtmak üzere yeryüzüne Mehdî olarak döneceğine inanılan mezhep;
    • Sarrajcılık (Dörtçüler): Muhammed bin el-Hânifîyye’nin ölümünü kabullenen, fakat ileride bir gün adalet dağıtmak üzere yeryüzüne Mehdî olarak döneceğine inanılan Hayyan el-Sarraj tarafından kurulan mezhep;
    • Hürrem’îyye (Ḵhorrām-Dīnān / Khurrāmīyah / Muhammira / Kızıl-Giyinenler/ Kızıllar Kısmen Dörtçüler'in uzantısıdır): Al-Makdisi'den nakledildiği üzere El-Mukanna‘ tarafından temelleri atılan, Ebû Müslim Horasânî'nin Mehdîliğine, reenkarnasyona, Tanrı'nın sırasıyla Muhammed, Ali, Ebû Müslim Horasânî ve en son olarak da Hâşim el-Mukannaʿ’da vûcud bulduğuna inanan, başkalarına zarar vermemek kaydıyle her şeyden zevk almayı mübah sayan ve kendilerini İslâmiyet kisvesi altında gizleyen Mazdekçilerin oluşturduğu dinî ve siyâsî ghulât (köktendinci) mezhep.

Beşçiler

  • Zeydîlik (Beşçiler): Beşinci İmâm olarak Zeyd bin Ali'yi kabul eden kol.
    • Dukeynîlik: Muhammed'in haleflerinin Ali bin Ebu Tâlib'in tarafını tutmamalarından dolayı imânlarını kaybettiğine inananların mezhebi;
    • Halefîlik: Zeyd bin Ali'nin haleflerinin Abd el-Samed adlı bir şahıs ve onun neslinden devam ettiğine inananların mezhebi;
    • Heşebîlik / Sûrhabîlik: İmâmlığın, imâmın bilgisiz ve ahlâksız olması dahil her hâlükârda Hasan bin Ali ile Hüseyin bin Ali'nin soyundan gelenlerde kalması gerektiğine inananların mezhebi;
    • Jarûdîlik: Adını Ebû’l Jarûd Ziyad bin Ebû Ziyad’dan alan, Ebu Bekir, Ömer bin Hattâb ve Osman bin Affan'ın her üçünün Ali bin Ebu Tâlib'i halife seçmemekle büyük bir günah işlemiş olmamakla beraber hatalı bir davranışta bulunmuş olduklarına ve bu nedenle de onların Ashab-ı Kirâmlıklarının geçerli olamayacağını beyân etmekle beraber alenen suçlamaktan da kaçınan, diğer taraftan Talha bin Ubeydullah ile Zübeyr bin Avvâm'ı Ali bin Ebu Tâlib'e başkaldırmış olmalarından ötürü şiddetle kınayanların mezhebi;
    • Süleymânîlik: Adını Süleyman bin Jarîr’den alan, halifeliğin kime gideceğinin istişareler neticesinde karara varılması gereken bir husus olduğuna ve Ebu Bekir ile Ömer bin Hattâb'ın Ali bin Ebu Tâlib'i halife seçmemekle hata işlediğine, fakat günaha girmediğine inananların mezhebi;
    • Butrîlik / Tâbîrîlik: Kathir en-Nevva El-Ebter tarafından kurulan, inançları hemen hemen Süleymânîlik ile aynı olmakla birlikte Ebu Bekir, Ömer bin Hattâb ve Osman bin Affan'ın Ali bin Ebu Tâlib'i halife seçmemekle hatalı olduğuna, fakat günaha girmemiş olduklarına inananların mezhebi;
    • Sâlihîlik: Hasan bin Sâlih tarafından kurulan, inançları hemen hemen Süleymânîlik ile aynı olmakla birlikte Ebu Bekir, Ömer bin Hattâb ve Osman bin Affan'ın Ali bin Ebu Tâlib'i halife seçmemekle hatalı olduğuna, fakat günaha girmemiş olduklarına inananların mezhebi;
    • Vâsîtîlik: On İki İmamın tamamını da tanıyan Zeydîler'in oluşturduğu mezhep.

Yediciler

  • İsmâʿîl’îyye (Yedi İmâmcılık/Yedicilik): Yedinci İmâm olarak İsmail bin Câfer el-Mûbarek’i kabul eden kol.
    • Karmatîlik (Yediciler/el-Bakl’îyye): Fâtımî halifelerinin imamlığını kabul etmeyen kol.
    • Dürzîlik (Kısmen Yedi İmâmcıdır): Fâtımîlerin beşinci halifesi Hâkim Biemrillah’a ulûhîyet isnâd eden ghulât (köktendinci) kol.
    • Nizârî İsmâilîlik (Yedicilik): Sekizinci Fâtımî halifesi Ebû Tamîm Ma’add el-Mûstansir bi-l-Lâh'ın oğullarından Nizâr'ı dokuzuncu İsmailîyye imâmı olarak kabul eden kol.
    • Mustâlîlik (Yedicilik): Sekizinci Fâtımî halifesi Ebû Tamîm Ma’add el-Mûstansir bi-llâh'ın oğullarından Ebû’l-Kâsım ʿAhmed el-Mustâ‘lî b'il-Lâh’ı dokuzuncu Fâtımî halifesi olarak kabul eden kol.

Onikiciler/Onbirciler

  • On İki İmamcılık
    • İsna‘aşer’îyye (Onikicilik):
    • Câfer’îyye (Onikiciler): On iki İmamlar'a Muhammed'in hak vâsî ve halifeleri ve Allah'ın mâsum evliyâ ve hûccetleri olarak inanan Şia'nın asıl ve en yaygın olan ana kolu, özüdür.
    • Kalenderîlik (On İki İmamcılık): 8. yüzyıl Samanîler devri öncesi fa'al olan Melâmîlik akımından beslenen, Budizm ve Hinduizm etkilerini sergileyen, kalça boyu kıl yapımı gömlekler giyinen ya da sadece battaniyeyle örtünüp her türlü ilacın kullanımına karşı çıkanların yolu)
    • Haydarîlik (On İki İmamcılık): Kutb'ûd-Dîn Haydar tarafından kurulan, 12. yüzyıldan itibaren Kalenderîliğin en yaygın ve fa'al kolunu oluşturan, kendilerini hakir görmek ve aşağılamak suretiyle vücutlarına demirden halkalar takarak yalın ayak dolaşan, keçe ve çuhadan yapılma elbiseler giyerek zillet içerisinde bekâr kalmak suretiyle yaşayanların oluşturduğu yol
    • Vefâ’îyye (On İki İmamcılık): Ebu'l Vefâ el-Bağdâdî tarafından kurulan, mânevî ve maddî temizliğe çok önem veren, sıklıkla zikir ve Semah uygulayan sûfî/tasavvufî yol;
    • Babâ’îyye (On İki İmamcılık): Vefâ’îyye tarikatına bağlı Ebu'l-Baka Baba İlyas bin Ali el-Horasânî'nin müritlerinden olan Baba İshak Kefersudî'nin geliştirdiği sûfî/tasavvufî yol.
    • Barak’îyyûn (On İki İmamcılık): Başlangıçta Vefâ'îyye tarikatından Ebu'l-Baka Baba İlyas bin Ali el-Horasânî’nin halifesi Aybek Baba’nın en iyi müridi, daha sonra ise hem Hacı Bektaş-ı Velî’nin halifesi, hem de Rufâî tarikatına bağlı Sarı Saltuk Baba’nın müridi olan Barak Baba’nın geliştirdiği sûfî/tasavvufî yol;
    • Anadolu Alevîliği (On İki İmamcılık);
    • Yâresânîlik (Kürt Alevîliği): Ali’ye ulûhîyet isnâd eden ghulât (köktendinci) sûfî/tasavvufî yol. (Bektâşîlik'te olduğu gibi Barak Baba'nın fikirlerinin etkisiyle ortaya çıkmış olmakla beraber On İki İmamcı olmayıp İslâmiyet'e Bahailik'ten de uzak kalan inançlar kapsamında mutalâa edilir.)
    • Arap Alevîliği (Nusayr’îyye) (Onbircilik; kısmen On İki İmamcıdır): Ali’ye ulûhîyet isnâd eden ghulât (köktendinci) fırka.
    • Hurûf’îyye (Onbircidir; FazlʿAllâh Esterâbâdî-Nâimî’ye ulûhîyet isnâd eden ghulât (köktendinci) fırka.):Tanrı'nın her peygamberde aşamalı olarak kendisini açtığına, en son olarak da yedinci Şiî imamı Musa el-Kâzım’ın soyundan gelen ve Hurûf’îyye inancının kurucusu olan "Feyzl’ul-Lâh Ester-Âbâdî"’nin bedeninde vücûd bulduğuna ve ("Feyzl’ul-Lâh Ester-Âbâdî") Nâimî’nin "Câvidân el-Kebir" (Câvid-Nâme)’sinin Kur'an-ı Kerîm’i ilgâ ettiğine inanan On İki İmamcı sûfî/tasavvufî yol;
    • Nûktâv’îyye (On İki İmamcılık): Muhammed’in daha yüksek seviyede reenkarnasyonu olduğu iddiasıyla 1397 yılında kendisini Mehdî ilân eden "Mahmud Pasîkhânî" tarafından İsmâilîyye-Nizârîlik mezhebi ile tanınan İsfahan Eyaleti'nin Kaşan şehri yakınlarında "Anjudan" köyünde Hurûf’îyye’nin bir yan kolu olarak kurulan ve Pasîkhânî’nin ölümünden sonra da Şah Tahmasb’ı Mehdî ilân etmeğe kalkışan On İki İmamcı sûfî/tasavvufî yol.
    • Bektaş’îyye (On İki İmamcılık): Adını 13. yüzyılda Anadolu'nun İslâmlaşması sürecinde etkin olarak fa'aliyet gösteren ve Horasan Melametîliğinin önde gelen temsilcilerinden Yusuf Hemedânî'nin öğrencisi Hoca Ahmed Yesevî'nin öğretilerinin Anadolu'daki uygulayıcısı olan büyük Türk mutasavvıfı Kalenderî-Haydarî şeyhi Hacı Bektaş-ı Velî'den alan On İki İmamcı sûfî/tasavvufî yol.
    • Âhiler (On İki İmamcılık);
    • Dedebabalık (On İki İmamcılık): Hacı Bektaş-ı Velî'nin soyundan gelen Balım Sultan tarafından 14. ilâ 15. yüzyıllarda Azerbaycan ve Anadolu'da etkin olan Hurûfîlik akımının da etkisinde kalarak İbâhîlik, teslis (üçleme), tenasüh ve hulul anlayışlarını da Bektâşîlik içine katmak suretiyle 16. yüzyılın başlarında kurumsallaştırılan, özellikle Balkanlar'daki Türkler arasında yaygın olan On İki İmamcı tasavvufî yol;
    • Safev’îyye (On İki İmamcı ve Onikiciliğin menşei): Safevîler'in son dönemlerinde Ahbârîlik itikâdî ekolü tarafından biçimlendirilen On İki İmamcı sûfî/tasavvufî inanç;
      • Kızılbaşlık (On İki İmamcılık): 16. yüzyılda Azerbaycan'da yaşayan ve Safevî Devleti'nin kurulması için önemli destek sağlamış olan Mutasım (Abbasi)#Babek isyanı Hürremîyye (Ḵhorram-Dīnān) adlı bir dinî ve siyâsî topluluğun ruhânî torunları;
    • Celâlîlik (On İki İmamcılık): Kendini Mehdî ilân eden Bozoklu Şeyh Celâl taraftarlarının oluşturduğu On İki İmamcı sûfî/tasavvufî yol.
    • Niʿmetullah’îyye (On İki İmamcılık): Altıncı İmâm Câfer-i Sâdık soyundan gelen ve Kadirî sûfîlerinden ʿAbd-Allah Yefâ’î'nin müridi olan Sünnî Şah Niʿmetullah-i Velî (Nûr’ed-Dîn Kirmânî) tarafından kurulan ve daha sonra da Ömer bin Hattâb'ın katledildiği gün olan 26 Zilhicce’yi karnavalımsı bir resmî bayrama dönüştüren Şah İsmâil’in Şiîliği mecburî devlet dini ilân etmesiyle Şiîliği benimsemek zorunda kalan On İki İmamcı sûfî/tasavvufî yol;
    • Nurbakş’îyye (On İki İmamcılık): Dr. Câvid Nurbakş tarafından 20. yüzyılda yeniden yapılandırılan tasavvufî Yeni-Niʿmetullahîlik yolu.
    • Galibîlik (On İki İmamcılık): Abdülkâdir Geylânî ile Ahmed Er Rufâî'nin tasavvufî prensiplerini benimseyen, mezhepte Hanefî, meşrepte ise Alevî olan sûfî/tasavvufî yol.

Sınıflandırılamayanlar

  • Eftahîlik / Fethîlik: Adını "geniş" mânâsına gelen "eftâh" kelimesinden alan ve altıncı imam Câfer-i Sâdık'ın oğlu Abdullah el-Eftâh'ın yedinci imam olduğuna inananların mezhebi;
  • Muhammedîlik: Hasan El Askerî'nin değil de Ali Naki'nin oğlu Muhammed bin Ali el-Hâdi'nin on birinci imam olduğuna inananların mezhebi;
  • Tavûssîlik (Altıcılar): İmam Câfer-i Sâdık'ın Mehdî olduğuna ve ölmediğine inananların mezhebi;
  • Vâkıfîlik: İmam Musa el-Kâzım'ın son imam olduğuna inananların mezhebi.
  • Gâl’îyye (Ghulat-i Şîʿa)
  • Bazighîlik: İmam Câfer-i Sâdık'ın Tanrılığına inanılan mezhep;
  • Dhammîlik: Ali bin Ebu Tâlib'in Tanrılığına inanılan mezhep;
  • Ghurabîlik: Cebrâîl'in Tanrı'nın buyruklarını hatâ ile Ali'nin yerine Muhammed'e indirdiğine inananların kurduğu mezhep;
  • Ya’furîlik: Mu’ammer el-Kûfî'in tanrılığına inanılan mezhep.

Şiî Nüfus

Demografi

Ülkelere göre İslam     Sunnī     Şīʿa   Ibadi
Müslüman dünyasının fıkıh ekolleri haritası.

Dünya Müslüman nüfusunun ya %10-20'sinin ya da %10-13'ünün Şîa olduğu tahmin edilmektedir. Sayıları 2009 itibariyle 200 milyona kadar çıkabilir. Toplam sayıyı tahmin etmek zor olsa da 1985 itibariyle Şîʿa Müslümanlarının Güney Asya'daki Müslüman nüfusun %21'ini oluşturduğu tahmin edilmektedir.

Şîʿa Müslümanları Azerbaycan, Bahreyn, İran ve Irak dahil olmak üzere İslam dünyasının çeşitli bölgelerinde nüfusun çoğunluğunu oluştururken Lübnan'da da çoğunluktadır. Şîʿa Müslümanları Orta Doğu'daki tüm nüfusun %36,3'ünü (ve Müslüman nüfusun %38,6'sını) oluşturmaktadır.

Tahminlere göre Lübnan'da Şîʿa Müslümanlarının oranı nüfusun %27 ila %45'i arasında, Kuveyt'te vatandaş nüfusun %30 ila %35'i (vatandaş olmayan nüfus için herhangi bir rakam bulunmamaktadır), Türkiye'de %20'nin üzerinde, Pakistan'da nüfusun %5 ila %20'si ve Afganistan'da nüfusun %10 ila %19'u arasında değişmektedir.

Suudi Arabistan, Doğu Vilayeti'ndeki Twelver Baharna ve Medine'deki Nakhawila ile Necran'daki İsmāʿīlī Süleymani ve Zeydī Shīʿas da dahil olmak üzere bir dizi farklı Şīʿa topluluğuna ev sahipliği yapmaktadır. Tahminlere göre Şīʿīte vatandaşlarının sayısı 2-4 milyon arasında olup yerel nüfusun yaklaşık %15'ini oluşturmaktadır. Yemen nüfusunun yaklaşık %40'ı Şîʿa Müslümanlarından oluşmaktadır.

Endonezya'da Batı Sumatra ve Açe'nin kıyı bölgelerinde de önemli Şîʿa toplulukları bulunmaktadır (bkz. Tabuik). Müslümanların ağırlıklı olarak Şâfiî Sünnî olduğu Güneydoğu Asya'nın başka yerlerinde Şîʿa varlığı ihmal edilebilir düzeydedir.

Nijerya'da, Kano ve Sokoto eyaletleri merkezli bir Şîʿî hareketine modern dönemde katılanlardan oluşan önemli bir Şîʿa azınlığı mevcuttur. Kenya, Güney Afrika, Somali gibi birçok Afrika ülkesinde, başta Hoca gibi sömürge döneminde Güney Asya'dan gelen göçmenlerin torunları olmak üzere, çeşitli Şîʿa alt mezheplerine mensup küçük azınlık nüfusları bulunmaktadır.

Şiilik, İran'ın %89'u, Azerbaycan'ın %85'i, Irak'ın %60-%65, Bahreyn, Katar, Türkmenistan, Türkiye ve Yemen'nin %10'u ve Lübnan'ın %65'i Şii nüfusludur. Ayrıca Suudi Arabistan'ın %15'i, Pakistan'ın %20'si ve Afganistan'ın %19'u Şiîdir. Ayrıca AB ülkelerinde 10 milyona yakın, Amerika kıtasına dağılmış olarak 20 milyonun üzerinde, Afrika'da sadece Nijerya'da 4-6 milyon Şii olduğu tahmin edilmektedir.

Türkiye'de çoğunluk sırasına göre Alevîler, Câferîler ve Nusayrîler yaşamaktadır.

Dünya çapında önemli nüfuslar

Aşağıdaki ilk üç sütunda belirtilen rakamlar Pew Araştırma Merkezi'nin Ekim 2009 tarihli demografik çalışması olan Küresel Müslüman Nüfusun Haritalandırılması raporuna dayanmaktadır.

100,000'den fazla Şii olan ülkeler
Ülke Makale 2009'da Şii nüfusu (Pew) 2009'da Şii olan Müslüman nüfusun yüzdesi (Pew) 2009'da küresel Şii nüfusunun yüzdesi (Pew) Nüfus tahmin aralıkları ve notlar
İran İran'da İslam 66,000,000–69,500,000 90–95 37–40
Pakistan Hint alt kıtasında Şii İslamı 25,272,000 15 15 2010 yılında yapılan bir tahmine göre Şiiler Pakistan nüfusunun yaklaşık %10-15'ini oluşturuyordu.
Irak Irak'ta Şii İslamı 19,000,000–24,000,000 55–65 10–11
Hindistan Hint alt kıtasında Şii İslamı 12,300,000–18,500,000 10–15 9–14
Yemen Yemen'de Şii İslam 7,000,000–8,000,000 35–40 ~5 Çoğunluk Zeydi Şii mezhebine mensuptur.
Türkiye Türkiye'de Şii İslamı 6,000,000–9,000,000 ~10–15 ~3–4 Çoğunluk Alevi Şii mezhebine mensuptur.
Azerbaycan Azerbaycan'da İslam 4,575,000–5,590,000 45–55 2–3 Azerbaycan'da çoğunluk Şii'dir. 2012 yılında yapılan bir çalışma, Azerbaycan'da tüm inançlara mensup kişilerin %10'unun kendisini Sünni, %30'unun Şii ve geri kalanının da kendisini sadece Müslüman olarak tanımladığını ortaya koymuştur.
Afganistan Afganistan'da Şii İslamı 3,000,000 15 ~2 Afganistan'da on yıllardır güvenilir bir nüfus sayımı yapılmamıştır, ancak Afgan nüfusunun yaklaşık %20'si Şii'dir ve bunların çoğu etnik Tacik ve Hazara azınlıklarından oluşmaktadır.
Suriye Suriye'de İslam 2,400,000 13 ~2 Çoğunluk Alevi Şii mezhebini takip ediyor.
Lübnan Lübnan'da Şii İslamı 2,100,000 31.2 <1 CIA World Factbook 2020 yılında Şii Müslümanların Lübnan nüfusunun %31,2'sini oluşturduğunu belirtmiştir.
Suudi Arabistan Suudi Arabistan'da Şii İslamı 2,000,000 ~6
Nijerya Nijerya'da Şii İslamı <2,000,000 <1 <1 Tahminler Nijerya'nın Müslüman nüfusunun %2'si gibi düşük bir orandan %17'si gibi yüksek bir orana kadar değişmektedir. Nijeryalı Şiilerin hepsi olmasa da bir kısmı, İbrahim Zakzaky liderliğindeki İran esintili bir Şii örgütü olan yasaklı Nijerya İslami Hareketi'ne bağlıdır.
Tanzanya Tanzanya'da İslam ~1,500,000 ~2.5 <1
Kuveyt Kuveyt'te Şii İslamı 500,000–700,000 20–25 <1 Kuveyt'in tahmini 1,4 milyon vatandaşının yaklaşık %30'u Şii'dir (Kuveyt hükümetinin Şii olarak saydığı İsmaili ve Ahmedi de dahil). Kuveyt'in vatandaş olmayan 3,3 milyonluk büyük gurbetçi topluluğunun yaklaşık %64'ü Müslüman'dır ve gurbetçi Müslümanlar arasında yaklaşık %5'i Şii'dir.
Bahreyn Bahreyn'de İslam 400,000–500,000 65–70 <1
Tacikistan Tacikistan'da Şii İslamı ~400,000 ~4 <1 Tacikistan'daki Şii Müslümanlar ağırlıklı olarak Nizari İsmaili'dir
Almanya Almanya'da İslam ~400,000 ~0.5 <1
Birleşik Arap Emirlikleri Birleşik Arap Emirlikleri'nde İslam ~300,000 ~3 <1
Birleşik Devletler Amerika Birleşik Devletleri'nde İslam
Amerika'da Şii İslamı
~225,000 ~0.07 <1 Şiiler birçok Amerikan şehrinde Arap Müslümanlar arasında çoğunluğu oluşturmaktadır; örneğin Detroit'te çoğunluğu Lübnanlı Şiiler oluşturmaktadır.
Birleşik Krallık Birleşik Krallık'ta İslam ~125,000 ~0.2 <1
Katar Katar'da İslam ~100,000 ~3.5 <1
Umman Umman'da İslam ~100,000 ~2 <1 2015 yılı itibariyle Ummanlıların yaklaşık %5'i Şii'dir (yaklaşık %50 İbadi ve %45 Sünni ile karşılaştırıldığında).

Dünya'daki Şiî nüfusu tahmini ve ülkelerdeki oranları

Dünya'da 200-230.000.000 arasında Şii bulunmaktadır
Ülke Şii nüfus Ülkedeki Şiî nüfus oranı Şii nüfusa göre oranı Asgarî tahmin/iddia Âzamî tahmin/iddia
İran 66.000.000 – 70.000.000 90–95 37–40
Irak 19.000.000 – 22.000.000 65–70 11–12
Pakistan 28.000.000 – 36.000.000 15–20 10–15 43.250.000 – 57.666.666
Hindistan 40.000.000 – 45.000.000 20-25 15–20 50.000.000 – 50.000.000.
Yemen 9.000.000 – 10.000.000 40-45 5-6
Türkiye 500.000 – 1.000.000 7–7,5 1
Azerbaycan 5.000.000 – 7.000.000 65–75 3–4 Toplam nüfusun %85'i
Endonezya 5.000.000 – 6.000.000 2,7 3 <7.000.000
Afganistan 3.000.000 – 4.000.000 10–15 <2 Toplam nüfusun %15–19'u
Suriye 3.000.000 – 4.000.000 15–20 <2
Nijerya <4.000.000 <5 <2 5-10 milyon
Suudi Arabistan 3.000.000 – 4.000.000 15–22 <1
Lübnan 1.000.000 – 1.600.000 30-35 <1 Tahmini veri. Resmi sayım mevcut değil.
Tanzanya <2.000.000 <10 <1
Umman 700.000 – 900.000 5–10 <1 948.750
Kuveyt 500.000 – 700.000 30–35 <1 Toplam nüfusun %35–40'ı
Almanya 400.000 – 600.000 10–15 <1
Bahreyn 375.000 – 400.000 66–70 <1 375.000 (Toplam nüfusun %66'sı) 400.000 (Toplam nüfusun %70'i)
Tacikistan 400.000 7 <1
Birleşik Arap Emirlikleri 300.000 – 400.000 10 <1
ABD 200.000 – 400.000 10–15 <1
Birleşik Krallık 100.000 – 300.000 10–15 <1
Bulgaristan 100.000 10–15 <1
Katar 100.000 10 <1


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Haşim bin ʿAbd Menâf
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Haşimoğulları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
ʿAbd el-Muttalib bin Haşim
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Amine bint Vehb
 
 
 
 
 
 
ʿAbd Allâh bin ʿAbd el-Muttalib
 
Ebû Tâlib
 
Ez-Zûbeyr
 
Hamza
 
`Abbâs‘binʿAbd‘el’Muttalib
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hatice bint Hüveylid
 
 
 
 
 
 
Muhammed
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
ʿAbd Allâh bin `Abbâs
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Fatıma
 
Ali
 
 
 
 
 
Havlet bint Câ'fer
 
`Alî bin ʿAbd Allâh
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Selman-ı Farisî
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hasan bin Ali
 
Hüseyin Seyyid eş-Şühedâ
 
Muhammed bin Hanefiyye
 
 
Abbâsîler
 
Muhammed "el-İmâm" bin `Alî bin el-`Abbâs
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hasan bin Zeyyîd
 
Zeyyîd bin Hasan
 
Hasan el-Mû'tenâ
 
Zeynelâbidîn
 
Keysanilik
 
 
Bû'Müslim’îyye
 
Mazdekçilik
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Taberistan Alavîleri
 
Hasan bin Zeyd
 
 
ʿAbd Allâh el-Kâmil
 
Muhammed el-Bakır
 
Zeyd bin Ali eş-Şehid
 
Sinbâd
 
Neo’Mazdekçilik
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
İbrahim bin ʿAbd Allâh
 
 
Muhammed bin ʿAbd Allâh (Muhammed bin Abdullah el-Mehdi)
 
İdris bin ʿAbd Allâh
İdrîsîler (Zeyd’îyye)
 
İmamet
 
Zeydilik
 
El-Mukanna’îyye
 
Hurremiyye
(Babek Hûrremî)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Yahya bin ʿAbd Allâh
 
 
Z’ûl-Nûn el-Mısrî
 
Câ’bir bin Hayyân
 
Câʿfer es-Sadık
 
 
Hasan bin Zeyd'ül-Alevi
 
Kızılbaş
 
Gnostisizm
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Beyazid-i Bestami
 
 
ʿAbd`Allâh‘el’Eftâh‘bin’Câʿfer‘i’Sâdık
 
İsmail bin Ca‘fer es-Sâdık
 
Musa el-Kâzım
 
 
 
 
 
 
Çepniler
 
Tahtacılar
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Fethîlik (Eftâh’îyye)
 
Vâfî Ahmed (ʿAbd Allâh bin Muhammed bin İsmâ‘il) el-Vâfî
 
Muhammed‘bin’İsmâ‘il‘eş’Şâkir (Yediciler)
 
Ali er-Rızâ
 
 
 
 
 
 
Taberistan Zeydî-Alavîler Emîrliği
 
Melamilik
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Muhammed bin ʿAbd Allâh el-Eftâh
 
Takî Muhammed (ʿAhmed bin ʿAbd Allâh bin Muhammed) et-Tâkî
 
İsmaililik (İsmâ‘il’îyye/Yedicilik)
 
Muhammed el-Cevâd
 
 
Tavvûsîlik (Tavvûs’îyye/Altıcılık)
 
Bâtınîlik (Bâtınî İsmâ‘il’îyye)
 
Ezoterizm
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Tasavvuf
 
Razî ʿAbd Allâh (Hüseyin bin ʿAhmed bin ʿAbd Allâh) ez-Zeki
 
 
Kufeli Hamdân Kârmat (Karmatîyye/Yediciler)
 
Ali el-Hâdî
 
 
Vâkıfîlik (Vâkıf’îyye)
 
Mitraizm
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Sâbiîlik
 
Mehdi (Fatımi)
 
Ebû-Saʿid Hasan bin Behrâm Cennâbî (Bahreyn)
 
Hasan el-Askerî
 
Muhammed‘bin’Ali‘en’Nakî
 
Muhammedîlik (Muhammed’îyye)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Muhammed ed-Derezî
 
Fâtımî Devleti
 
Karmatîlik (Yediciler/elʿBakl’îyye)
 
Muhammed el-Mehdi
 
FazlʿAllâh Esterâbâdî (Hurûfilik)
 
 
Muhammad bin Nusayr
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Dürzîlik
 
Mustalilik
 
Nizarîlik
 
 
On İki İmam
 
Hurûfilik
 
 
Nusayrilik
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Mecîd’îyye/Hâfız’îyye
 
Tâyyîb’îyye
 
 
Türkistan Aleviliği
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kabbalah
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Sünnî Buhra
 
DavudîʿBuhra’1094
 
 
Alamut Kalesi
(Sabbahiyye)
 
 
 
 
Muhammed Kebir Arizî
 
 
Mahmud Pâsikhânî
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Câʿferî Buhra (1426)
 
Patanî Buhra (1538)
 
 
SüleymanîʿBuhra’1591
 
Alavî Buhra (1625)
 
 
Tâcü’l-Ârifîn Ebu’l Vefâ Vefâîlik (Vefâ’îyye)
 
 
Nûktâvîlik (Hurûfilik)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hebtiahs Buhra (1754)
 
Etbeî’MelekʿBuhra’1840
 
İleri Davudî Buhra (1977)
 
 
Tac’ed-Dîn Geylânî Halvet’îyye/Zahid’îyye
 
 
Ebu’l Bekâ Baba İlyas Bâbâîlik (Bâbâ’îyye)
 
 
Seyyid Nesîmî (Hurûf’îyye)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Yusuf Hemedanî Melâmet’îyye/Kalender’îyye
 
 
Ûveys bin Âmir-î Karenî (Üveys’îyye)
 
 
İmamet (İsnâaşeriyye öğretisi)
 
 
Safî’ûd-Dîn İshak Safev’îyye
 
 
Baba İshak İshak’îyye
 
 
Dedebabalık (Bektaş’îyye)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Ahmed Yesevî Yesevilik / Melâmet’îyye
 
 
Hallâc-ı Mansûr
(En-el Hak)
 
 
Cûneyd El-Bağdâdî
 
 
Sadr’ed-Dîn Mûsa / Hoca Âlâ’ed-Dîn Âli
 
Hâmid’ûd-Dîn-i Veli / Hacı Bayram-ı Veli
 
 
Ahmed er-Rifâi
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kutb’ûd-Dîn Haydar Kalenderilik / Yesevilik
 
Muhy’ûd-Dîn-i Ârabî
(Sufi metafiziği)
 
Abdülkâdir Geylânî (Kadir’îyye)
 
 
Şeyh İbrahim Cûneyd / Haydar
 
 
Bayram’îyye/Celvet’îyye Azîz Mahmûd Hüdâyî
 
 
Rıfâ’îyye
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hacı Bektaş-ı Veli Haydarîlik / Ekberîlik
 
 
Sadr’ed-Dîn Konevî (Ekber’îyye)
 
Yefâ’î / Şah Ni'metullah-i Veli
 
Sultân Ali Mirza Safevî Devleti / I. İsmail
 
 
Sarı Saltık Dede (Saltuk’îyye)
 
Galip Hasan Kuşçuoğlu
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Ahî Evran / Ahilik
 
 
Kızılbaş
 
Ni‘metullâh’îyye
 
İsnâ‘aşer’îyye
 
 
Barak’îyyûn
 
 
Galibi Tarikatı
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Taptuk Emre
 
 
Abdal Mûsa
 
Burhan’ed-Dîn Hâlil’ûllâh
 
 
 
 
Alevilik
 
 
Kürt Alevîliği
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Yunus Emre
 
Balım Sultan
 
 
 
 
 
 
Nadir Şah
 
Sultan Sahak
 
 
Adiyy bin Müsafir
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kaygusuz Abdal
 
Bektaşilik
 
Nûrbakş’îyye
 
Câʿfer’îyye
 
Yâresânîler
 
 
Êzidîler
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Âli’îyye
 
 
Harabât’îyye
 
Usûlî
 
 
Ahbârî
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Pir Sultan Abdal
 
Celâl’îyye
 
 
 
 
 
 
Afşarlar
 
Luviler
 
 
Kabalizm
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kul Himmet
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kaçar Hanedanı
 
 
 
Işık Alevîliği
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Şeyhilik
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Babilik
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Velâyet-i Fakih yâ Hükûmet-i İslamî
 
 
 
 
Ezelî Bâbîler
 
Bahâîlik
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
İran
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

İnançlar ve uygulamalar

Teoloji

Şîʿa İslamı, İslam'ın en büyük ikinci koludur ve tüm Müslümanların %10-15'i tarafından takip edilmekte olup, geniş bir yelpazeye yayıldığı ve birçok farklı mezhep ve alt grubu kapsadığı düşünülmektedir. Şîʿa İslamı, Müslüman dünyasında tamamen bağımsız bir dini yorumlama ve siyasi otorite sistemini temsil etmektedir. Orijinal Şîʿa kimliği İmam Ali'nin takipçilerine atıfta bulunur ve Şîʿa teolojisi hicretten sonra (MS 8. yüzyıl) formüle edilmiştir. İlk Şîʿa hükümetleri ve toplumları MS 9. yüzyılın sonunda kurulmuştur. MS 10. yüzyıl, İslam araştırmaları uzmanı Louis Massignon tarafından "İslam tarihinde Şii İsmaili yüzyılı" olarak adlandırılmıştır.

İman ikrarı (Şehadet)

Mısır, Kahire'deki İbn Tulun Camii'nin kıble tarafında bulunan ve üzerinde Ali-un Veliyullah (علي ولي الله: "Ali Allah'ın Velisidir")

İslami iman ikrarı olan Kelime-i Şehadet'in Şîa versiyonu Sünnîlerinkinden farklıdır. Kelime-i Şehadetin Sünnî versiyonu "Allah'tan başka ilah yoktur, Muhammed Allah'ın elçisidir" derken, Şii Müslümanlar bu iman beyanına Ali-ün Veliyullah (علي ولي الله: "Ali Allah'ın Velisidir"). Ali b. Ebî Tâlib'in Allah'ın Velisi olduğuna dair Şîa inancının temeli, Kur'an'ın 5:55 ayetinden, "Velayet Ayeti "nden türetilmiştir.

İman beyanına eklenen bu ifade, Şîa'nın Muhammed'in ailesi ve soyu aracılığıyla otoritenin miras alınmasına yaptığı vurguyu somutlaştırmaktadır. Kelime-i Şehadet'in Şîa versiyonunun üç maddesi böylece Tevhid (Allah'ın birliği ve tekliği), Nübüvvet (Muhammed'in peygamberliği) ve İmamet (imamet, inancın liderliği) gibi temel İslami inançları ele alır.

Yanılmazlık (İsmet)

İslam peygamberi Muhammed'in kuzeni ve damadı olan Ali ibn Ebî Tâlib, İslam'ı kabul eden ilk erkek olarak bilinir.

İsmet, İslam'da yanılmazlık veya "hata ve günahtan ilahi olarak bahşedilmiş özgürlük" kavramıdır. Müslümanlar, İslam'daki diğer peygamberler ve elçilerle birlikte Muhammed'in de ismet sahibi olduğuna inanmaktadır. On İki İmam ve İsmâilî Şîa Müslümanları da bu niteliği İmamlara ve Muhammed'in kızı Fâtıma'ya atfederler; Zeydî Şîalar ise İmamlara ismet atfetmezler. Başlangıçta siyasi bir hareket olarak başlamış olsa da, İmamların yanılmazlığı ve günahsızlığı daha sonra (Zeydî olmayan) Şîʿîliğin belirgin bir inancı olarak gelişmiştir.

Şii Müslüman teologlara göre yanılmazlık, manevi ve dini rehberlik için rasyonel ve gerekli bir ön koşul olarak kabul edilir. Tanrı bu şahsiyetlere mutlak itaati emrettiği için, onların sadece doğru olanı emretmeleri gerektiğini savunurlar. Yanılmazlık durumu, arınma ayetinin Şîa yorumuna dayanır. Dolayısıyla, onlar en saf olanlardır, her türlü kirlilikten korunmuş ve bağışıklığı olan tek tertemiz kişilerdir. Bu, doğaüstü güçlerin onları günah işlemekten alıkoyduğu anlamına gelmez, ancak Allah'a mutlak inançları olduğu için günah olan herhangi bir şeyi yapmaktan kaçınırlar.

Ayrıca Tanrı'nın iradesi hakkında tam bir bilgiye sahiptirler. Melekler tarafından peygamberlere (nebî) ve elçilere (râsûl) getirilen tüm bilgilere sahiptirler. Onların bilgisi tüm zamanların bütününü kapsar. Bu nedenle dinî konularda hatasız hareket ettiklerine inanılır. Şîa Müslümanları Ali b. Ebî Tâlib'i Muhammed'in halefi olarak sadece tüm Müslüman toplumu adaletle yöneten değil, aynı zamanda İslam inancını, uygulamalarını ve ezoterik anlamını yorumlayan kişi olarak görürler. Bu nedenle hatadan ve günahtan arınmış (yanılmaz) olarak kabul edilmiş ve Allah tarafından ilahi hükümle (nass) ilk imam olarak atanmıştır. Ali, Şîa bakış açısına göre Muhammed'e benzer bir "mükemmel insan" (el-insanu'l-kâmil) olarak kabul edilir.

Gaybet (Ğaybe)

İran'ın Kum kentindeki Cemkeran Camii Şii Müslümanlar için popüler bir hac yeridir. Yerel inanışa göre 12. Şii İmam -iki mezhebe göre vaat edilen Mehdi- bir zamanlar ortaya çıkmış ve Cemkeran'da namaz kılmıştır.

Gaybet, Şîʿa İslam'ının çeşitli mezheplerinde benimsenen, bir gün dünyaya dönecek ve dünyayı adaletle dolduracak olan, "Mehdi" olarak bilinen gizli ve son İmam'la ilgili eskatolojik bir inançtır. Twelver Şîʿîliği doktrinine göre, İmam Mehdi'nin ana hedefi bir İslam devleti kurmak ve Muhammed'e vahyedilen İslami yasaları uygulamak olacaktır. Kur'an, Şîʿa İslam'ının temel doktrini olan İmamet hakkında ayetler içermez. Zeydî Şiîler ve Nizârî İsmâilîler gibi bazı Şîʿa mezhepleri Gaybet fikrine inanmazlar. Buna inanan gruplar, hangi imamet silsilesinin geçerli olduğu ve dolayısıyla hangi kişinin gaybete girdiği konusunda farklılık gösterir. Geri dönüş zamanını gösterecek birçok işaret olduğuna inanırlar.

On İki Şii Müslüman, kehanette bulunulan Mehdi ve on ikinci İmam Hüccetullah el-Mehdi'nin halihazırda gaybette olduğuna ve zamanın sonunda geri döneceğine inanmaktadır. Tayyibi İsmâilîler ve Fatımî/Buhra/Davudî Bohra da aynı şeye inanır, ancak 21. Tayyibleri olan At-Tayyib Ebi'l-Kasım için aynı şeyi söylerler ve ayrıca bir Da'i el-Mutlak'ın ("Sınırsız Misyoner") onunla teması sürdürdüğüne inanırlar. Sünnî Müslümanlar gelecekteki Mehdi'nin henüz dünyaya gelmediğine inanmaktadır.

Kutsal Emanetler (Teberrük)

Muhammed de dâhil olmak üzere tüm peygamberlerin silahlarının ve kutsal eşyalarının Ehl-i Beyt İmamlarına silsile yoluyla intikal ettiğine inanılır. Altıncı Şii İmam Cafer Sâdık, Kitabü'l-Kâfi'de "Allah Resulü'nün silahları benim yanımdadır. Bu tartışılmaz" demektedir.

Ayrıca, Resulullah'ın kılıcının, armasının, lamasının (flamasının) ve miğferinin yanında olduğunu iddia eder. Buna ek olarak, yanında muzaffer olan Allah'ın Elçisi'nin bayrağı olduğundan bahseder. Yanında Musa'nın asası, Davut oğlu Süleyman'ın yüzüğü ve Musa'nın adaklarını sunduğu tepsi vardır. Onunla birlikte, Allah'ın Elçisi onu Müslümanlarla putperestler arasına yerleştirdiğinde, putperestlerden gelen hiçbir okun Müslümanlara ulaşmadığı isimdir. Onunla birlikte meleklerin getirdiği benzer bir nesne vardır.

Sâdık'ın naklettiğine göre, İsrailoğullarının evindeki Ahit Sandığı'nın nübüvvete işaret etmesi gibi, silahların bırakılması da imametle eş anlamlıdır. İmam Ali er-Ridha, aramızdaki silahlar nereye giderse ilmin de onu takip edeceğini ve silahların ilim (İmamet) sahiplerinden asla ayrılmayacağını anlatır.

Diğer öğretiler

Bilgi edinmenin gerekliliğine ilişkin doktrin

Muhammed Rida el-Muzaffer'e göre, Tanrı insanlara akıl ve tartışma yetisi verir. Ayrıca, Tanrı insanlara yaratılış üzerinde dikkatlice düşünmek için zaman harcamalarını emrederken, tüm yarattıklarına güç ve ihtişamının işaretleri olarak atıfta bulunur. Bu işaretler tüm evreni kapsar. Ayrıca, küçük dünya olarak insan ile büyük dünya olarak evren arasında bir benzerlik vardır. Tanrı, kendisini düşünmeden ve sadece taklitle izleyenlerin imanını kabul etmediği gibi, onları bu tür eylemlerinden dolayı da suçlar. Başka bir deyişle insan, Tanrı'nın bize bahşettiği bir yeti olan akıl ve zekâ ile evren hakkında düşünmek zorundadır. Şîa Müslümanları arasında akıl yetisi üzerinde daha fazla ısrar edildiğinden, peygamberlik iddiasında bulunan birinin iddialarını değerlendirmek bile akıl temeline dayanır.

Dua ile ilgili doktrin

Muhammed'in müminin silahı olarak nitelendirdiği dua, Şîa İslam'ında önemli bir yere sahiptir. Aslında duâ bir anlamda Şia toplumunun bir özelliği olarak kabul edilir. Şîʿa İslamʼında duâ etmenin özel bir ritüeli vardır. Bu nedenle Şîʿa Müslümanları arasında dua etmenin talimatları ve şartları üzerine yazılmış birçok kitap vardır. Şîʿî din adamları, takipçilerini her zaman Duʼa okumaya davet etmişlerdir. Örneğin Ali, tevhid konusundaki önderliği nedeniyle Duâ konusu ile birlikte ele alınmıştır.

Uygulamalar

Irak'ın Kerbela kentindeki İmam Hüseyin Türbesi'nde dua eden Şii Müslümanlar

Namaz gibi Şîʿa dinî uygulamaları Sünnîlerden çok az farklılık gösterir. Tüm Müslümanlar günde beş vakit namaz kılarken, Şîa Müslümanları Kur'an'da belirtilen üç farklı vakit olduğu için öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazlarını birleştirme seçeneğine sahiptir. Sünnîler ise sadece belirli şartlar altında birleştirme eğilimindedir.

Kutsal mekânlar

İslam'ın dört kutsal şehrinden (Mekke, Medine, Kudüs ve Şam) sonra Necef, Kerbela ve Kum şehirleri Şîʿa Müslümanları tarafından en çok saygı duyulan şehirlerdir. Necef'teki İmâm Ali Mabedi, Kerbela'daki İmam Hüseyin Türbesi ve Kum'daki Fâtıma Mabedi Şîʿa Müslümanları için çok önemlidir. Meşhed'deki İmam Rıza Türbesi, Kadhimiya'daki Kadhimiya Camii, Samarra'daki Al-Askari Camii, Sahla Camii, Kufe Ulu Camii, Kum'daki Jamkaran Camii ve Susa'daki Daniel Türbesi diğer saygıdeğer hac mekânlarıdır.

Suudi Arabistan'daki Şîa'ya ait kutsal mekânların ve miras alanlarının çoğu İhvan'ın Suud-Vahhabi orduları tarafından tahrip edilmiştir. 1925 yılında El-Baki' mezarlığında bulunan İmamların kabirleri bunlardan en önemlisidir. 2006 yılında bir bomba El-Askeri Camii'nin türbesini tahrip etmiştir. (Bkz: Şii karşıtlığı).

Başlıca mezhepler veya kollar

Şîa toplumu tarihi boyunca İmamet meselesi üzerinde bölünmüştür. En büyük kol İkicilerdir, onları Zeydîler ve İsmâilîler takip eder. Şîʿîliğin her alt kolu kendi imamet çizgisini takip eder. Tüm ana akım Twelver ve İsmâilî Şîʿa Müslümanları, adını 6. Şîʿî İmam Cafer Sâdık'tan alan aynı düşünce ekolünü, Câferî fıkhını takip eder. Şîʿî din adamları ve hukukçular genellikle müctehid (yani Şîʿa İslam'ında hukuki görüş bildirmeye yetkili kişi) unvanını taşırlar.

Twelver

Kitaplar

Tüm Müslümanlar için ortak kutsal metin olan Kur'an'ın yanı sıra, On İki Şii, Muhammed'e ve On İki İmam'a atfedilen söz ve gelenek koleksiyonlarından (hadis) kutsal ve yetkili rehberlik alır. Aşağıda bu kitapların en önde gelenlerinden bazılarının bir listesi yer almaktadır:

  • Ash-Sharif Ar-Radhi'nin Nahj al-Balagha'sı - Şiiler tarafından kabul edilen ilk İmam Ali'ye atfedilen en ünlü vaaz, mektup ve rivayet koleksiyonu
  • Muhammed ibn Ya'kub el-Kulayni tarafından yazılan Kitab el-Kafi
  • El-Hurr el-Amili'den Vasa'il al-Shiʻah

On İki İmam

İslam peygamberi Muhammed'in adıyla birlikte 12 İmam'ın kaligrafik temsili.

On İki İmam, Twelverler için Muhammed'in ruhani ve siyasi halefleridir. İkiciler'in teolojisine göre Muhammed'in halefi, sadece Müslüman toplumu adaletle yönetmekle kalmayıp aynı zamanda ilahi yasayı (şeriat) ve onun ezoterik anlamını koruyabilen ve yorumlayabilen yanılmaz bir insan bireydir. Muhammed'in ve On İki İmam'ın sözleri ve eylemleri, Müslüman toplumun izlemesi gereken bir rehber ve modeldir; sonuç olarak, hata ve günahtan arınmış olmalı ve İmamlar Muhammed aracılığıyla ilahi kararname (nass) ile seçilmelidir. On İki İmam Şiiliğinde, Hasan b. Ali'nin kardeşi olan Hüseyin b. Ali hariç, her İmam bir önceki İmam'ın oğludur. On ikinci ve son İmam, Twelperlar tarafından şu anda hayatta olduğuna ve gizlendiğine inanılan Hüccet Allah el-Mehdi'dir.

İçtihat

Twelver içtihadı Caferi içtihadı olarak adlandırılır. Bu İslam hukuku ekolünde sünnet, Muhammed'in sözlü gelenekleri ve bunların On İki İmam tarafından uygulanması ve yorumlanması olarak kabul edilir. Caferi içtihadının üç okulu vardır: Usuli, Ahbari ve Şeyhi; Usuli ekolü bu üç ekol arasında açık ara en büyüğüdür. Caferi fıkhını takip etmeyen iki inançlı gruplar arasında Aleviler, Bektaşiler ve Kızılbaşlar yer almaktadır.

Caferi fıkhına göre İslam'ın beş şartı Usul ad-Din olarak bilinir:

  1. Tevhit: Allah'ın birliği ve tekliği;
  2. Nübüvvet: Muhammed'in peygamberliği;
  3. Muad: yeniden diriliş ve nihai yargı;
  4. Adl: Allah'ın adaleti;
  5. İmamet: Şii İmamların hak ettiği yer.

Caferi fıkhında, Furu ad-Din olarak bilinen sekiz ikincil sütun vardır ve bunlar aşağıdaki gibidir:

  1. Salat (namaz);
  2. Savm (oruç);
  3. Mekke'ye hacca gitmek;
  4. Zekât (fakirlere sadaka vermek);
  5. Hak yolunda cihat (mücadele);
  6. Başkalarını iyiliğe yönlendirmek;
  7. Başkalarını kötülükten uzaklaştırmak;
  8. Khums (ticari harcamalar düşüldükten sonra yıllık tasarruf üzerinden %20 vergi).

Twelverlere göre, İslam hukukunun (fıkıh) tanımlanması ve yorumlanması Muhammed'in ve On İki İmam'ın sorumluluğundadır. On ikinci İmam şu anda gaybette olduğundan, Şii din adamlarının görevi Kur'an ve hadis gibi İslami literatüre başvurmak ve güncel meselelere İslami bir bakış açısıyla yaklaşmak için İslam hukukunun sınırları dahilinde hukuki kararları belirlemektir. Başka bir deyişle, On İki İmam Şiiliğinde din adamlarının, Muhammed ve on iki halefi tarafından tanımlandığına inanılan fıkhın koruyucuları olduğuna inanılır. Bu süreç içtihat olarak bilinir ve din adamları "referans" anlamına gelen marjaʿ olarak bilinir; Allamah ve Ayatollah etiketleri Twelver din adamları için kullanılır.

İslamcılar

İslamcı Şiilik (Farsça: تشیع اخوانی), Müslüman Kardeşler'in siyasi ideolojisinden ve İbn Arabi'nin tasavvufundan büyük ölçüde esinlenen, On İki İmam Şiiliği içinde yeni bir mezheptir. İslam'ı siyasi bir sistem olarak görmekte ve diğer ana akım Usuli ve Ahbari gruplardan farklı olarak 12. İmam'ın yönetimi altında gaybette bir İslam devleti kurulması fikrini desteklemektedir. Hadi Khosroshahi kendisini ihvani (İslamcı) Şii Müslüman olarak tanımlayan ilk kişidir. Gizli İmam Muhammed el-Mehdi kavramı nedeniyle Şîʿa İslamı doğası gereği Gaybet çağında sekülerdir, bu nedenle İslamcı Şîʿa Müslümanları Sünnî İslamcılardan fikirler ödünç almak ve bunları Şîʿa doktrinine uygun olarak uyarlamak zorunda kalmıştır. Temelleri, 20. yüzyılın başında Kaçar İran'ında (1905-1911) Fazlullah Nuri'nin dönemin Usuli mercii Muhammed Kazım Horasani'nin iradesine karşı Fars kralı Ahmed Şah Kaçar'ı desteklediği İran Anayasal Devrimi sırasında atılmıştır.

İsmāʿīlī (Sevener)

Sevener olarak da bilinen İsmâilîler, isimlerini İsmâil b. Cafer'i Cafer-i Sâdık'ın ilahi olarak atanmış ruhani halefi (İmam) olarak kabul etmelerinden alırlar, 6. Şii İmamı olarak kabul ederler ve bu noktada İsmâil'in küçük kardeşi Mûsâ el-Kâzım'ı gerçek İmam olarak kabul eden İkiciler'den ayrılırlar.

Muhammed ibn İmam İsmâil'in MS 8. yüzyılda ölümünden veya gaybete çekilmesinden sonra, İsmâilîliğin öğretileri, İslam inancının daha derin, ezoterik anlamı (bâtın) üzerinde açık bir şekilde yoğunlaşarak bugün bilindiği şekliyle inanç sistemine dönüşmüştür. Twelver Şîʿîliğinin daha literalist (zahir) yönelimli Ahbari ve daha sonra Usuli düşünce ekollerine doğru nihai gelişimiyle birlikte Şîʿîlik iki ayrı yönde daha da gelişmiştir: Mecazi İsmâilî grup, Tanrı'nın mistik yoluna ve doğasına ve "Tanrı'nın Yüzü" olarak "Zamanın İmamı "nın şahsında ilahi tezahüre odaklanırken, daha literalist olan Twelver grup ise ilahi yasaya (şeriat) ve Muhammed'e ve onun haleflerine (Ehl-i Beyt) atfedilen, A'me olarak Tanrı'ya rehber ve ışık (nûr) olan eylem ve sözlere (sünnet) odaklanmıştır.

Ağa Han IV olarak bilinen Şâh Kerim el-Hüseyni, Nizârî İsmâilîlerinin 49. ve mevcut İmamıdır.

İsmāʿīlīler arasında çeşitli alt kollar bulunsa da, bu terim günümüz dilinde genellikle Ağa Han'ın takipçileri ve İsmāʿīlīlik içindeki en büyük grup olan ve genellikle İsmāʿīlīler olarak anılan Şīʿa İmami İsmāʿīlī Nizārī topluluğunu ifade etmektedir. Bir başka Şîʿa İsmâʿîlî topluluğu da, gizli bir İmamın temsilcisi olarak bir Da'i el-Mutlak ("Sınırsız Misyoner") tarafından yönetilen Davudi Bohralar'dır. Son derece farklı dış uygulamalara sahip başka birçok kol olsa da, ruhani teolojinin çoğu inancın ilk İmamlarının günlerinden beri aynı kalmıştır. Son yüzyıllarda İsmâilîler büyük ölçüde Hint-İranlı bir topluluk olmuştur, ancak Hindistan, Pakistan, Suriye, Filistin, Suudi Arabistan, Yemen, Ürdün, Özbekistan, Tacikistan, Afganistan, Doğu ve Güney Afrika'da da bulunabilirler ve son yıllarda bazı İsmâilîler Çin, Batı Avrupa (özellikle Birleşik Krallık), Avustralya, Yeni Zelanda ve Kuzey Amerika'ya göç etmiştir.

İsmāʿīlī İmamları

Şîʿa İslam'ının Nizârî İsmâʿîlî yorumunda İmam, insanlar ile Tanrı arasında rehber ve şefaatçi ve Tanrı'nın kendisi aracılığıyla tanındığı bireydir. İmam aynı zamanda Kur'an'ın ezoterik yorumundan (te'vil) da sorumludur. O ilahi bilginin sahibidir ve bu nedenle "Başöğretmen "dir. İsmâilî tarihinin Moğol sonrası dönemine ait Farsça bir İsmâilî nesir metni olan ve anonim bir yazar tarafından kaleme alınan "Doğru Yol Risalesi "ne göre, zamanın başlangıcından beri bir İmamlar zinciri vardır ve zamanın sonuna kadar yeryüzünde bir İmam bulunmaya devam edecektir. Bu kesintisiz İmamlar zinciri olmasaydı âlemler mükemmel bir şekilde var olamazdı. İmamın delili (huccet) ve kapısı (bâb) her zaman onun varlığından haberdardır ve bu kesintisiz zincire tanıklık etmektedir.

İsmail b. Cafer'in ölümünden sonra birçok İsmâilî, Muhammed b. İmam İsmail olduğuna inandıkları eskatolojik İmam Mehdi figürünün bir gün geri döneceğine ve bir adalet çağı kuracağına inanmıştır. Bahreyn'de güçlü bir kaleleri olan şiddet yanlısı Karmatîler de bu gruplardan biriydi. Buna karşılık bazı İsmâilîler İmametin devam ettiğine, İmamların gaybette olduklarına ve takipçileriyle bir Dâî ("Misyonerler") ağı aracılığıyla iletişim kurup onlara öğrettiklerine inanıyordu.

MS 909'da, İsmâilî İmameti'nin bir iddiacısı olan Abdullah el-Mehdi Billah, Fatımî Halifeliğini kurdu. Bu dönemde üç imam silsilesi oluşmuştur. Bugün Dürzîler olarak bilinen ilk kol Al-Ḥākim bi-Amr Allāh ile başlamıştır. MS 985'te doğmuş ve on bir yaşında hükümdarlığa yükselmiştir. MS 1021'de katırı kana bulanmış bir şekilde onsuz geri döndüğünde, yaşadığı dönemde oluşmakta olan dini bir grup ana akım İsmâilîlikten koptu ve halefini kabul etmedi. Daha sonra Dürzîler olarak bilinen bu grup, El-Hâkim'in Tanrı'nın beden bulmuş hali ve bir gün geri dönüp dünyaya adalet getirecek olan kehanet edilmiş Mehdi olduğuna inanmaktadır. Dürzî inancı, kendine özgü doktrinleri olan ayrı bir tek tanrılı İbrahimi din ve etnik-dinsel grup haline geldikçe İsmâilîlikten daha da ayrılmış ve nihayetinde hem İsmâilîlikten hem de İslam'dan tamamen ayrılmıştır. Dolayısıyla Dürziler kendilerini Müslüman olarak tanımlamazlar ve Müslümanlar tarafından da öyle görülmezler.

İkinci bölünme Nizârî ve Musta'lî İsmâilîleri arasında Ma'ad el-Mustansır Billah'ın MS 1094'te ölümünün ardından meydana gelmiştir. Onun saltanatı, İslam imparatorlukları içinde en uzun süren halifelik dönemidir. Vefatının ardından oğulları Nizâr (büyük) ve el-Müsta'lî (küçük) hanedanın siyasi ve manevi kontrolü için mücadele ettiler. Nizâr yenildi ve hapse atıldı, ancak Nizârî geleneğine göre oğlu İranlı İsmâilî'nin iddiasını kabul ettiği Alamut'a kaçtı. Buradan itibaren Nizârî İsmâilî cemaati mevcut ve yaşayan bir imamla devam etmiştir.

Musta'lī İsmāʿīlīler, Ṭayyibi ve Ḥāfiẓi arasında bölünmüştür; "Bohralar" olarak da bilinen Ṭayyibi İsmāʿīlīler ayrıca Davudi Bohralar, Süleymani Bohralar ve Alevi Bohralar arasında da bölünmüştür. Birinci mezhep, el-Emir bi-Ahkami'l-Lah'ın oğlu et-Tayyib Ebi'l-Kasım'ın ve onu takip eden İmamların, Muhammed b. İmam İsmail'in ölümünden sonra İsmâilîlerin yaşadığına benzer bir şekilde, bir gizlilik dönemine (Devr-i Satr) girdiklerini ve topluma rehberlik etmesi için bir Da'i el-Mutlak ("Sınırsız Misyoner") atadıklarını iddia eder. İkinci mezhep, iktidardaki Fatımi halifesinin İmam olduğunu iddia eder ve Fatımi İmparatorluğu'nun çöküşüyle birlikte yok olmuşlardır.

Sütunlar

İsmâilîler yedi sütun olarak bilinen uygulamalarını kategorize etmişlerdir:

  • Velâyet (Vesâyet)
  • Taharet (Saflık)
  • Salat (Namaz)
  • Zakāt (Hayırseverlik)
  • Sawm (Oruç)
  • Hac (Hac Yolculuğu)
  • Cihad (Mücadele)

Çağdaş liderlik

Nizârîler, mevcut bir imamın varlığı nedeniyle ilmî bir kuruma önem verirler. Çağın imamı içtihadı belirler ve onun rehberliği, farklı zaman ve koşullar nedeniyle kendisinden önceki imamlarla farklılık gösterebilir. Nizârî İsmâilîler için mevcut İmam Kerim el-Hüseyni Ağa Han IV'tür. Nizârî İmamlar silsilesi kesintisiz bir zincir olarak günümüze kadar devam etmiştir.

İlahi liderlik Bohra kolunda "Misyonerlik" (Da'i) kurumu aracılığıyla devam etmiştir. Bohra geleneğine göre, son İmam At-Tayyib Ebi'l-Kasım inzivaya çekilmeden önce, babası 20. Al-Amir bi-Ahkami l-Lah, Yemen'deki Malika (Kraliçe eşi) Al-Hurra Al-Malika'ya inzivadan sonra bir vekil - Da'i al-Mutlaq ("Sınırsız Misyoner") ataması talimatını vermişti, Musta'li-Tayyibi İmamlar soyu inzivada (Davr-ı Satr) kalırken, İmam'ın vekili olarak hem ruhani hem de geçici tüm konularda toplumu yönetme konusunda tam yetkiye sahiptir. Musta'lî İsmâilîlerin üç kolu (Davudi Bohralar, Süleymani Bohralar ve Alevi Bohralar) mevcut "Sınırsız Misyoner "in kim olduğu konusunda farklılık göstermektedir.

Tarih

Ali'nin halefiyeti

Şîʿa Müslümanları, bir peygamberin yalnızca Tanrı tarafından atanması gibi, peygamberinin halefini atama yetkisinin de yalnızca Tanrı'ya ait olduğuna inanır. Tanrı'nın Ali b. Ebî Tâlib'i Muhammed'in halefi, yanılmaz ve İslam'ın ilk halifesi (halîfe, devlet başkanı) olarak seçtiğine inanırlar. Şîʿa Müslümanları Muhammed'in Ali'yi Allah'ın emriyle halefi olarak tayin ettiğine inanır (Eid Al Ghadir). ʿAlî, Muhammed'in kuzeni ve yaşayan en yakın erkek akrabası olmasının yanı sıra Muhammed'in kızı Fâtıma ile evlenerek damadı olmuştur.

ʿAlī'nin Partisi

Muhammed zamanında bile, Ali'nin en ateşli ve sadık destekçileri arasında Selman el-Farsi, Ebu Zerr el-Gifari, Mikdad ve Ammar ibn Yasir'in bulunduğu sahabeler arasında bölünme belirtileri vardı.

Zil Aşera Olayı

Kuran'ın yirmi altıncı suresi olan Eş-Şuara'nın yaklaşık MS 617 yılında vahyedilmesi sırasında Muhammed'in aile üyelerini İslam öncesi dini uygulamalarına bağlı kalmamaları konusunda uyarma talimatı aldığı söylenir. Muhammed'in bu girişimine dair farklı rivayetler vardır; bir rivayete göre Muhammed akrabalarını bir yemeğe davet etmiş (daha sonra Zil Aşera Bayramı olarak adlandırılmıştır) ve bu yemek sırasında bu açıklamayı yapmıştır. İbn İshak'a göre bu davet şu konuşmadan oluşuyordu:

Allah bana şöyle buyurarak sizi dinine davet etmemi emretti: Ve en yakın akrabanı uyar. Ben de sizi uyarıyor ve Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim O'nun elçisi olduğuma şahitlik etmeye çağırıyorum. Ey Abdul Muttalib oğulları, daha önce hiç kimse size benim getirdiğimden daha hayırlısını getirmemiştir. Onu kabul ederseniz, dünya ve ahiret mutluluğunuz garanti altına alınmış olur. İçinizden kim bu önemli görevi yerine getirmemde bana destek olacak? Bu işin yükünü benimle kim paylaşacak? Çağrıma kim cevap verecek? Kim benim yardımcım, vekilim ve vezirim olacak?

Toplananlar arasında sadece Ali rıza gösterdi. Ahmed ibn Hanbel'in Müsned'i gibi bazı kaynaklar Muhammed'in buna tepkisini kaydetmezler, ancak İbn İshak devamla Ali'yi kardeşi, varisi ve halefi olarak ilan ettiğini söyler. Başka bir rivayete göre Muhammed Ali'nin teklifini kabul ettiğinde "kollarını cömert gencin etrafına doladı ve onu bağrına bastı" ve şöyle dedi: "İşte kardeşim, vezirim, yardımcım... herkes onun sözlerini dinlesin ve ona itaat etsin." Bu versiyonda Ali'nin doğrudan varis olarak atanması, Muhammed'in peygamberlik faaliyetinin en başında onun varislik hakkının tesis edildiğini iddia etmesi bakımından dikkate değerdir. Bir Kur'an ayetinin vahyedilmesiyle ilişkilendirilmesi de atamaya ilahi bir yetkinin yanı sıra özgünlük kazandırma amacına hizmet etmektedir.

Ghadir Khumm Olayı

Gadir Humm hadis rivayeti birçok farklı varyasyona sahiptir ve hem Sünnî hem de Şîa kaynakları tarafından aktarılmıştır. Rivayetler genel olarak Muhammed'in Mart 632'de çok sayıda takipçisi ve yoldaşıyla birlikte Veda Haccı'ndan dönerken Gadir Humm vahasında mola verdiğini belirtir. Orada Ali'nin elini tuttu ve topluluğa hitap etti. Farklı mezhepler arasındaki ihtilaf noktası, Muhammed'in konuşmasını yaparken "Kimin mevlası ben isem, Ali de onun mevlasıdır" sözünü söylemesiyle ortaya çıkar. Bazı versiyonlarda "Ey Allah'ım, Ali'nin dostuna dost ol ve düşmanına düşman ol" cümlesi de eklenmiştir.

Mevla'nın Arapça'da birçok anlamı vardır ve Muhammed'in buradaki kullanımına ilişkin yorumlar Sünnî ve Şiî Müslümanlar arasında mezhepsel çizgiler boyunca bölünmüştür. İlk grup arasında bu kelime "dost" ya da "sadık/yakın olan" olarak çevrilir ve Muhammed'in Ali'nin dostluğu ve saygıyı hak ettiğini savunduğu düşünülür. Buna karşılık, Şîa Müslümanları bu ifadenin anlamını "efendi" ya da "hükümdar" olarak görme eğilimindedirler ve bu ifade Ali'nin Muhammed'in atanmış halefi olduğunun açık bir göstergesidir. Şîa kaynakları ayrıca, orada bulunanların Ali'yi tebrik ettiklerini ve onu Emirü'l-Mü'minin ("müminlerin komutanı") olarak alkışladıklarını belirtmek gibi olayın diğer ayrıntılarını da kaydeder.

Ehl-i Beyt'in İmameti

Zülfikar kalkanlı ve kalkansız. Ali'nin kılıcının Fatımi tasviri Eski Kahire'nin Babü'n-Nasr (aşağıda gösterilmiştir) adlı kapısı üzerine oyulmuştur. Sa'd ibn Zeyd el-Eşhali'nin baskını sırasında İslam öncesi Arap tanrısı Menât'ın tapınağından iki kılıç ele geçirilmiştir. Muhammed bunlardan birinin "Zülfikar" olduğunu söyleyerek Ali'ye verdi ve bu kılıç Ali'nin kılıcı ve daha sonra Şîʿîliğin sembolü olarak meşhur oldu.
Kahire, Mısır'daki Bab el-Nasr kapısı duvarına oyulmuş ʿAlī'nin kılıcı ve kalkanının tasviri

Daha sonra, Twelverler ve İsmâilîler de dâhil olmak üzere Şîʿa İslam'ın çoğu mezhebi İmamî olmuştur. İmami Şîîler, İmamların Muhammed'in manevi ve siyasi halefleri olduğuna inanırlar. İmamlar sadece Müslüman toplumu adaletle yönetmekle kalmayıp aynı zamanda ilahi yasayı ve onun ezoterik anlamını koruyabilen ve yorumlayabilen insan bireylerdir. Muhammed'in ve İmamların sözleri ve eylemleri, topluluğun izlemesi gereken bir rehber ve modeldir; sonuç olarak, hata ve günahtan arınmış olmalı ve Muhammed aracılığıyla ilahi kararla (nass) seçilmelidirler. Şîa İslam'ına özgü bu görüşe göre, her zaman Müslüman toplumda tüm inanç ve hukuk konularında ilahi olarak atanmış otorite olan bir Çağın İmamı vardır. Ali bu silsilenin ilk imamıdır, Muhammed'in yasal halefidir ve onu kızı Fatıma aracılığıyla Muhammed'in erkek torunları takip etmiştir.

Ehl-i Beyt'i (Muhammed'in ailesi ve soyu) takip etmek ya da Ebû Bekir'e biat etmek arasındaki bu fark, İslam tarihi boyunca bazı Kur'an ayetlerinin, hadis literatürünün (İslam peygamberi Muhammed'e yaşamı boyunca atfedilen sözlerin ve yaşam alışkanlıklarının anlatımları) ve İslam inancının diğer alanlarının yorumlanmasında Şîʿa-Sünnî ayrımını şekillendirmiştir. Örneğin, Şîa Müslümanları tarafından saygı duyulan hadis koleksiyonları, Ehl-i Beyt mensupları ve destekçilerinin rivayetlerine odaklanırken, Ehl-i Beyt'e mensup olmayan veya Ehl-i Beyt'i desteklemeyen râviler tarafından nakledilen bazı hadislere yer verilmez. Örneğin İbn Asakir Ta'rifu'l-Kebir'inde ve Muttaki Kanzu'l-Umme'sinde Ömer b. Hattâb'ın onu azarladığını ve Muhammed'den hadis rivayet etmesini yasakladığını nakletmektedir. Ömer'in şöyle dediği rivayet edilir: "Peygamber'den çok sayıda hadis rivayet ettiğin için, sen ancak ona yalan isnat etmeye uygunsun. (Yani senin gibi kötü bir adamın Peygamber hakkında sadece yalan söylemesi beklenir). Bu yüzden Peygamber'den hadis rivayet etmeyi bırakmalısın; aksi takdirde seni Dus ülkesine göndereceğim." (Ebû Hureyre'nin mensup olduğu Yemen'deki bir Arap kabilesi). Sünnî Müslümanlara göre Ali, Ebû Bekir'in dördüncü halefi iken Şîa Müslümanları Ali'nin Muhammed'in ilahi olarak onaylanmış ilk "İmamı" ya da halefi olduğunu savunur. Şîʿa tarihindeki en önemli olay, Ali'nin oğlu Hüseyin ibn Ali'nin ve 71 takipçisinin MS 680 yılında Kerbela Savaşı'nda şehit edilmesi ve halifeye karşı biat etmeme hareketine öncülük etmeleridir.

İran'ın Meşhed kentinde bulunan İmam Rıza Türbesi, On İki İmam Şîası'nın 8. İmamı olan İmam Rıza'nın türbesini içeren bir komplekstir.

Şîʿa İslam'ının Twelver ve İsmâʿîlî kollarında, peygamberlerin ve imamların ruhlarının kaynağının ilahi hikmet (akl) olduğuna, bunun da onlara ezoterik bilgi (hikmet) bahşettiğine ve çektikleri acıların kendilerine inananlar için ilahi bir lütuf aracı olduğuna inanılır. İmam ilahi bir vahyin (vahy) alıcısı olmasa da, Tanrı ile yakın bir ilişkisi vardır ve bu ilişki aracılığıyla Tanrı ona rehberlik eder ve İmam da insanlara rehberlik eder. İmamet ya da ilahi rehbere inanç, Şîʿa İslam'ının Twelver ve İsmâʿîlî kollarında temel bir inançtır ve Tanrı'nın insanlığı ilahi rehberliğe erişimden yoksun bırakmayacağı kavramına dayanır.

İmam Mehdi, Şîʿa'nın son imamı

Gazan ve kardeşi Ölcaytü, Cengiz Han'ın geleneklerinin aksine, İslam sınırları içindeki mezhep farklılıklarına karşı hoşgörülüydü.

Şii İslam'da İmam Mehdi, kıyamet gününden önce (farklı yorumlara göre) yedi, dokuz veya on dokuz yıl hüküm sürecek ve dünyayı kötülüklerden arındıracak olan, İslam'ın kehanet edilen eskatolojik kurtarıcısı olarak kabul edilir. İslami geleneğe göre Mehdi'nin görev süresi, Mesih ad-Deccal'e (kelime anlamıyla "sahte Mesih" veya Deccal) karşı Mehdi'ye yardım edecek olan İsa'nın (ʿĪsā) İkinci Gelişiyle aynı zamana denk gelecektir. İslam'da Masih ("Mesih") olarak kabul edilen İsa, Şam'ın doğusundaki beyaz bir arşın noktasında, sarı cübbeler giymiş ve başı meshedilmiş olarak inecektir. Daha sonra Deccal'e karşı savaşında Mehdi'ye katılacak ve Mehdi'nin Deccal'i öldürüp insanlığı birleştireceğine inanılmaktadır.

Tarihçiler Şîʿa İslam'ının kökenleri konusunda anlaşmazlığa düşmüş, birçok Batılı akademisyen Şîʿîliğin gerçek anlamda dinî bir hareketten ziyade siyasi bir hizip olarak başladığını öne sürmüştür. Diğer akademisyenler ise bu dini-siyasi ayrım kavramının Batılı bir kavramın anakronik bir uygulaması olduğunu düşünerek buna katılmamaktadır.

Hanedanlar

Kerbela Savaşı'nı (MS 680) takip eden yüzyılda, Şia'ya bağlı çeşitli gruplar gelişmekte olan İslam dünyasında yayıldıkça, Şii liderliğe veya nüfusa dayanan birkaç ulus ortaya çıktı.

  • İdrisiler (MS 788-985): Bugünkü Fas'ta bir Zeydi hanedanı
  • Karmatiler (MS 899-1077): İsmaili bir İran hanedanı. Merkezleri Doğu Arabistan ve Bahreyn'deydi. Ebu Sa'id el-Cennabi tarafından kurulmuştur.
  • Buyidler (MS 934-1055): Bir Twelver İran hanedanlığı. zirvesinde modern Irak ve İran'ın büyük bölümlerinden oluşuyordu.
  • Ukaylîler (MS 990-1096): El-Cezire, Kuzey Suriye ve Irak'ın çeşitli bölgelerinde hüküm süren çeşitli soylara sahip bir Şii Arap hanedanı.
  • İlhanlık (1256-1335): 13. yüzyılda İran'da kurulan ve Moğol İmparatorluğu'nun bir parçası olarak kabul edilen bir Fars Moğol hanlığı. İlhanlık, başlangıçta Cengiz Han'ın 1219-1224 yıllarında Harezm İmparatorluğu'na yaptığı seferlere dayanıyordu ve Cengiz'in torunu Hulagu tarafından bugün İran, Irak, Afganistan, Türkmenistan, Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan, Türkiye ve Pakistan'ın çoğunu kapsayan topraklarda kuruldu. İlhanlılar başlangıçta pek çok dini benimsemekle birlikte özellikle Budizm ve Hristiyanlığa sempati duymuşlardır. Daha sonraki İlhanlı hükümdarları, 1295'te Gazan'dan başlayarak İslam'ı benimsemiş, kardeşi Ölcaitü ise Şii İslam'ı desteklemiştir.
  • Behmenîler (1347-1527): Güney Hindistan'daki Deccan'da Şii Müslüman bir devlet ve büyük ortaçağ Hint krallıklarından biri. Bahmanid Sultanlığı Güney Hindistan'daki ilk bağımsız İslam Krallığıdır.
Fatımi Halifeliği zirvede

Fatımi Halifeliği

El Hakim Camii, İslami Kahire.
  • Fatımiler (MS 909-1171): Kuzey Afrika, Levant, Arabistan'ın bazı bölgeleri ile Mekke ve Medine'nin çoğunu kontrol ediyorlardı. Grup adını, soyundan geldiklerini iddia ettikleri Muhammed'in kızı Fatıma'dan alır.
  • MS 909'da Şii askeri lider Ebu Abdullah el-Şii, Kuzey Afrika'daki Sünni hükümdarı devirerek Fatımi rejimini başlatmıştır.
  • Cevher (general) (Arapça: جوهر; fl. 966-d. 992) Fatımi generaliydi. Halife El-Mu'izz'in komutası altında Kuzey Afrika'nın ve ardından Mısır'ın fethine öncülük etmiş, Kahire şehrini ve büyük El-Ezher Camii'ni kurmuştur. Köken olarak Yunan bir köle olan El-Mu'izz tarafından azat edilmiştir.

Safevi İmparatorluğu

Safevî hanedanından I. Şâh İsmâil'in ilk icraatlarından biri, yeni kurulan Pers İmparatorluğu'nun resmî dini olarak Şîʿa İslam'ının iki mezhebini ilan etmek olmuştur, 1508'de Abbasi halifelerinin, Sünnî İmam Ebû Hanîfe en-Nu'mân'ın ve sofu Müslüman Abdülkādir Gīlânî'nin türbelerini yıkarak Orta Doğu'da mezhepsel gerilimlere neden olmuştur. 1533 yılında Osmanlı Türkleri Irak'ı fethettikten sonra çeşitli önemli Sünnî türbelerini yeniden inşa etmiştir.

Şîʿa İslam tarihinde önemli bir dönüm noktası Safevî hanedanının (1501-1736) İran'daki hâkimiyetidir. Bu, Müslüman dünyasında bir dizi değişikliğe neden olmuştur:

  • Sünnîler ve Şiîler arasında Moğol fetihleri döneminden itibaren var olan karşılıklı hoşgörünün sona ermesi ve iki grup arasındaki husumetin yeniden canlanması.
  • Şii din adamlarının başlangıçta devlete olan bağımlılığını, resmi politikalardan farklı bir siyasi tavır alabilen bağımsız bir ulema grubunun ortaya çıkışı takip etmiştir.
  • Farsça İslami eğitim ve dini öğrenim merkezlerinin öneminin artması, bunun sonucunda Twelver Şîʿîliğinin ağırlıklı olarak Arap bir fenomen olmaktan çıkıp ağırlıklı olarak Farsça bir fenomen haline gelmesi.
  • Sadece Kur'an, hadis literatürü ve sünnetin (İslam peygamberi Muhammed'e yaşamı boyunca atfedilen sözlerin ve yaşam alışkanlıklarının anlatımları) hükümler için temel teşkil etmesi gerektiğini öğreten ve akıl yürütmeyi reddeden Ahbari düşünce okulunun büyümesi.

Safevilerin yıkılmasıyla birlikte İran'da devlet -hükümetin atadığı yargıçların (kâdî) bulunduğu devlet mahkemeleri sistemi de dâhil olmak üzere- çok daha zayıflamıştır. Bu durum şer'i müçtehit mahkemelerine hukuki boşluğu doldurma fırsatı vermiş ve ulemanın yargı otoritesini ortaya koymasını sağlamıştır. Usuli düşünce ekolü de bu dönemde gücünü artırmıştır.

Şîʿa Müslümanlarına yönelik zulüm

Necef, Irak'ta İmam Ali Türbesi

Şîʿa-Sünnî ilişkilerinin tarihi, iki rakip mezhebin en erken gelişimine kadar uzanan, sıklıkla dinî ayrımcılık, zulüm ve şiddet içermiştir. İslam tarihi boyunca çeşitli zamanlarda Şîʿa grupları ve azınlıklar Sünnî Müslümanların zulmüne maruz kalmıştır.

Askeri açıdan yerleşik olan ve Emevî hükümetini kontrol altında tutan birçok Sünnî yönetici, Şiîleri hem siyasi hem de dini otoritelerine yönelik bir tehdit olarak algılamıştır. Emevî hanedanlığı altındaki Sünnî yöneticiler Şîʿa azınlığını marjinalleştirmeye çalışmış, daha sonra Abbâsîler Şîʿa müttefiklerine sırt çevirerek onları hapsetmiş, zulmetmiş ve öldürmüştür. Tarih boyunca Şîʿa Müslümanlarının Sünnî dindaşları tarafından zulme uğraması genellikle acımasız ve soykırıma varan eylemlerle karakterize edilmiştir. Dünya Müslüman nüfusunun sadece %10-15'ini oluşturan Şîʿa Müslümanları, Sünnîlerin hâkim olduğu birçok Arap ülkesinde dinlerini yaşama ve özgürce örgütlenme haklarından yoksun, marjinal bir topluluk olarak kalmaya devam etmektedir.

1514 yılında Osmanlı padişahı I. Selim (1512-1520) 40.000 Alevi ve Bektaşinin (Anadolu Şîʿa Müslümanları) katledilmesini emretmiştir. Jalal Al-e-Ahmad'a göre, "Sultan I. Selim işleri o kadar ileri götürdü ki, bir Şîʿa öldürmenin 70 Hıristiyan öldürmek kadar uhrevi mükâfatı olduğunu ilan etti." 1802 yılında, Birinci Suudi Devleti'nin (1727-1818) İhvan'ına bağlı Suud-Vahhabi orduları, Kerbela şehrine ve Necef'te (Irak'ın doğu bölgesi) bulunan ve Hüseyin b. Ali'nin şehadetini ve ölümünü anan Şîʿa türbesine saldırmış ve burayı yağmalamıştır.

Irak'ta Saddam Hüseyin'in Baas rejimi altında (1968-2003) Şîʿa Müslümanları ağır zulüm görmüş, tutuklanmış, işkence görmüş ve öldürülmüştür. Mart 2011'de Malezya hükümeti Şîʿa İslam'ını "sapkın" bir mezhep olarak ilan etmiş ve Şîʿa Müslümanlarının inançlarını diğer Müslümanlara tanıtmalarını yasaklamış, ancak özel olarak uygulamalarını serbest bırakmıştır.

Sünnî Müslümanların Şîʿa toplumunu şiddet yoluyla tamamen ortadan kaldırmaya yönelik en son ve vahim girişimi, 2014-2018 yılları arasında Suriye ve Irak'ta IŞİD/DAİŞ/DAEŞ tarafından organize edilen ve gerçekleştirilen geniş çaplı Şîʿa Müslümanlarına yönelik soykırımdır ve bu soykırım, Ortadoğu'nun aynı bölgesinde yukarıda bahsi geçen Sünnî İslamcı militan grup ve Selefi-cihatçı terör örgütü tarafından gerçekleştirilen diğer birçok dini azınlığa yönelik soykırımlarla birlikte meydana gelmiştir.