Akıncı

bilgipedi.com.tr sitesinden
Süeleymanname Akıncı-Beys

Akıncı veya akıncı (Osmanlı Türkçesi: آقنجى, romanize: aḳıncı, lit. 'akıncı', IPA: [akɯnˈdʒɯ]; çoğul: akıncılar) Osmanlı İmparatorluğu ordusunun düzensiz hafif süvarileri, keşif tümenleri (deli) ve öncü birlikleriydi. Önceden var olan Türk gazileri Osmanlı İmparatorluğu'nun ordusuna dahil edildiğinde "akıncı" olarak anılmaya başlandılar. Maaş almadan, Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırlarında yağma ile geçinen akıncılar olarak yaşadılar ve faaliyet gösterdiler. "Akıncı" ve "deli" süvariler arasında bir ayrım yapılır.

Akıncı beylerinin Mohaç Muharebesi’ndeki (1526) mücadelesini anlatan bir minyatür (Süleymanname)

Tarihçe

Savaşta ana rolleri ön saflarda öncü birlikler olarak hareket etmek ve gerilla taktikleri kullanarak yürüyen karşı ordunun moralini bozmak ve onları şaşkınlık ve şok durumuna sokmaktı. Buğday tarlasındaki bir tırpana benzetilebilirler. Düşmanı temel olarak oklarla vururlardı. Yakın dövüşte saldırıya uğradıklarında, geriye doğru ateş ederken geri çekilirlerdi. Hafif silahlara sahip oldukları ve atları güçten ziyade hız için yetiştirildiği için ağır süvarileri kolayca geride bırakabilirlerdi. Akıncı kuvvetleri kılıç, mızrak, kalkan ve savaş baltası da taşırdı, böylece bir savaş alanında düşmanla önce onlar yüzleşir ve yakın dövüş yapabilirlerdi. Krbava Meydan Muharebesi gibi bazı Osmanlı seferlerinde Akıncı kuvvetleri, Osmanlı ağır süvarilerine veya piyadelerine ihtiyaç duyulmadan kullanılan tek birlikti.

Hareket kabiliyetleri nedeniyle akıncılar keşif için ve ana Osmanlı kuvvetlerinin ilerlemesinden önce yerel nüfusu terörize etmek için öncü kuvvet olarak da kullanılmışlardır. Düzensiz milisler oldukları için barış anlaşmalarına bağlı değillerdi, bu nedenle barış zamanında sınır köylerine baskınlar düzenleyebilir ve düşman garnizonlarına, kalelerine ve sınır karakollarına saldırabilir, düşmanı sürekli taciz edebilir ve rakip ülkenin savunmasındaki zayıf noktaları kontrol edebilirlerdi. Ayrıca düşmanın ikmal ve ulaşımını kesmek için ticaret yollarına da saldırırlardı.

Akıncı kuvvetleri belirli aileler tarafından yönetiliyordu. Tanınmış akıncı aileleri Malkoçoğlu, Turhanlı, Ömerli, Evrenosoğlu ve Mihalli idi. Bu akıncı aşiretleri çoğunlukla ilk Osmanlı hükümdarı I. Osman'ın savaşçı gazilerinin soyundan gelen lider bir hanedana sahip Türkmen aşiret savaşçılarından oluşuyordu. Maceracılar, talih askerleri, paralı askerler, savaşçı dervişler ve talih ve macera arayan siviller de akıncı çetelerinin saflarına katılırdı.

Akıncılar düzensiz milisler olarak görüldükleri için kapıkulu askerleri gibi düzenli maaşları ya da tımarlı sipahiler gibi tımarları yoktu; tek gelirleri ele geçirdikleri ganimetlerdi.

Akıncı sistemi, imparatorluğun kuruluşunda ve Osmanlı topraklarının Avrupa'da hızla genişlemesinde önemli bir rol oynamıştır. Akıncı sistemi 14. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar mükemmel bir şekilde işlemiş olsa da, 16. yüzyıldan sonra gerilemeye başlamıştır. 16.-17. yüzyıldan itibaren Kırım Hanlığı'ndan gelen göçebe Tatar ve Nogay süvarileri de Osmanlı İmparatorluğu'na akıncı olarak hizmet etmiştir. Osmanlı'nın Avrupa'daki ilerleyişi durduktan sonra akıncı savaşçıları gereksiz hale geldi ve ganimet ekonomisi olmadan bu savaşçı sınıfı yavaş yavaş yok oldu. Osmanlı ordusunun modernleşmesinden sonra, resmi olarak tanınan son birkaç akıncı aşireti de ortadan kaldırılmıştır. Yine de akıncı sisteminin son kalıntıları 19. yüzyılın sonlarına kadar Balkan vilayetlerinde başıbozuk (düzensiz) savaşçılar olarak varlığını sürdürmüştür.

Benzer Osmanlı süvari birlikleri arasındaki terminoloji tam olarak açıklığa kavuşmamış olsa da, Ekim 1595'teki Giurgiu savaşında Tuna üzerinden geri çekilirken yok edilen akıncıların yerini yavaş yavaş "deli" ve "başıbozuk" gibi yeni düzensiz birliklerin aldığı anlaşılmaktadır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk yıllarında görülen ve sınır boylarında gaza amacıyla saldırılar düzenleyen "Alperenler" zamanla akıncılara dönüşmüştür. Savaşta onların ana rolü ön saflarda yer alarak düşmanı demoralize etmek ve bu amaçla gerilla taktiklerini kullanarak düşman birliklerini bozmak veya şoke etmekti.

Osmanlı akıncıları çeşitli bölgelerde bulunup her bir birliğin başında kumandanları vardı. Bin kişinin kumandanına binbaşı, yüz kişinin kumandanına yüzbaşı, on kişinin kumandanına onbaşı denirdi. Akıncılar, Avrupa'da korku uyandıran gözüpek savaşçılardı. Arnavutluk ve Dalmaçya'da Gazi Evrenos ve oğulları, Mora ve Yunanistan'da Gazi Turhan Bey ve oğulları, Bulgaristan'da Gazi Mihal Bey ve oğulları, Bosna ve çevresinde Malkoçoğlu ailesi gibi akıncı aileleri babadan oğula akıncılığı sürdürmüşlerdir. Akıncılık bir sistem hâlini almış ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa fetihlerinde büyük öneme sahip olmuştur.

Literatürde

Akıncıların savaşlarla dolu yaşam tarzı halk için romantik bir fanteziydi ve bu nedenle akıncılar Osmanlı halk edebiyatı ve müziğinde popüler bir konuydu. "Serhad türküleri" veya "sınır türküleri", çoğunlukla akıncı akınlarını ve savaşlarını veya akıncı savaşçılarının aşk ilişkilerini, bazen de ölen savaşçılara kasideleri konu alan Osmanlı halk müziğinin bir alt kategorisidir. "Alişimin Kaşları Kara", "Estergon Kalesi" en popüler örneklerden bazılarıdır. Modern dönemde romantik-revivalist Türk yazarlar da akıncılar hakkında şiirler yazmıştır. Yahya Kemal'in "Akıncılar" şiiri bu konudaki en bilinen örneklerden biridir.

Resimler

Etimoloji

“Akıncı” sözü Türkçe kökenlidir. Ak-akmak” fiilinden gelişen sözün yapısında fiilden isim yapım eki “-n” ve isimden isim yapım eki “+CI” vardır: Ak-ı-n+cı. Sözün anlamı “ak-” fiilinin “art arda ve toplu olarak gitmek” “akın etmek, istilâ etmek, hücum etmek” anlamlarından kurulmuştur.